gysnM. Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor Tevbe 1 Mealleri Karşılaştır Berâetun minallâhi ve resûlihî ilellezîne âhedtum minel muşrikîn muşrikîne. بَرَآءَةٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır Tevbe 2 Mealleri Karşılaştır Fesîhû fil ardı erbeate eşhurin va´lemû ennekum gayru mu´cizîllâhi ve ennallâhe muhzîl kâfirînkâfirîne. فَسِيحُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِى ٱللَّهِ ۙ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُخْزِى ٱلْكَٰفِرِينَ Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir. Tevbe 3 Mealleri Karşılaştır Ve ezanun minallâhi ve resûlihî ilen nâsi yevmel haccıl ekberi ennallâhe berîun minel muşrikîne ve resûluh resûluhu, fe in tubtum fe huve hayrun lekum, ve in tevelleytum fa´lemû ennekum gayru mu´cizîllâh mu´cizîllâhi, ve beşşirillezîne keferû bi azâbin elîmelîmin. وَأَذَٰنٌ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلنَّاسِ يَوْمَ ٱلْحَجِّ ٱلْأَكْبَرِ أَنَّ ٱللَّهَ بَرِىٓءٌ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ۙ وَرَسُولُهُۥ ۚ فَإِن تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۖ وَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِى ٱللَّهِ ۗ وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ Hacc-ı ekber gününde , Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele! Tevbe 4 Mealleri Karşılaştır İllellezîne âhedtum minel muşrikîne summe lem yankusûkum şey´en ve lem yuzâhirû aleykum ehaden fe etimmû ileyhim ahdehum ilâ muddetihim, innallâhe yuhıbbul muttekîn muttekîne. إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنقُصُوكُمْ شَيْـًٔا وَلَمْ يُظَٰهِرُوا۟ عَلَيْكُمْ أَحَدًا فَأَتِمُّوٓا۟ إِلَيْهِمْ عَهْدَهُمْ إِلَىٰ مُدَّتِهِمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَّقِينَ Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. Tevbe 5 Mealleri Karşılaştır Fe izenselehal eşhurul hurumu faktulûl muşrikîne haysu vecedtumûhum ve huzûhum vahsurûhum vak´udû lehum kulle marsad marsadin, fe in tâbû ve ekâmûs salâte ve âtûz zekâte fe hallû sebîlehum, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. فَإِذَا ٱنسَلَخَ ٱلْأَشْهُرُ ٱلْحُرُمُ فَٱقْتُلُوا۟ ٱلْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدتُّمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَٱحْصُرُوهُمْ وَٱقْعُدُوا۟ لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ ۚ فَإِن تَابُوا۟ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُا۟ ٱلزَّكَوٰةَ فَخَلُّوا۟ سَبِيلَهُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Tevbe 6 Mealleri Karşılaştır Ve in ehadun minel muşrikînestecâreke fe ecirhu hattâ yesmea kelâmallâhi summe eblighu me´menehme´menehu, zâlike bi ennehum kavmun lâ ya´lemûnya´lemûne. وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ٱسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُۥ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْلَمُونَ Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir. Tevbe 7 Mealleri Karşılaştır Keyfe yekûnu lil muşrikîne ahdun ındallâhi ve ınde resûlihî illellezîne âhedtum ındel mescidil harâmharâmi, fe mestekâmû lekum festekîmû lehum, innallâhe yuhıbbul muttekînmuttekîne. كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ رَسُولِهِۦٓ إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّمْ عِندَ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ ۖ فَمَا ٱسْتَقَٰمُوا۟ لَكُمْ فَٱسْتَقِيمُوا۟ لَهُمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُتَّقِينَ Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. Tevbe 8 Mealleri Karşılaştır Keyfe ve in yazherû aleykum lâ yerkubû fîkum illen ve lâ zimmeh zimmeten, yurdûnekum bi efvâhihim ve te´bâ kulûbuhum, ve ekseruhum fâsikûnfâsikûne. كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُوا۟ عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا۟ فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً ۚ يُرْضُونَكُم بِأَفْوَٰهِهِمْ وَتَأْبَىٰ قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَٰسِقُونَ Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık bağlarını, ne de antlaşma yükümlülüğünü gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir. Tevbe 9 Mealleri Karşılaştır İşterev bi âyâtillâhi semenen kalîlen fe saddû an sebîlihsebîlihî,innehum sâe mâ kânû ya´melûnya´melûne. ٱشْتَرَوْا۟ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür! Tevbe 10 Mealleri Karşılaştır Lâ yerkubûne fî mu´minin illen ve lâ zimmehzimmeten, ve ulâike humul mu´tedûnmu´tedûne. لَا يَرْقُبُونَ فِى مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُعْتَدُونَ Bir mü’min hakkında ne akrabalık bağlarını, ne de antlaşma yükümlülüğünü gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir. Tevbe 11 Mealleri Karşılaştır Fe in tâbû ve ekâmus salâte ve âtuz zekâte fe ıhvânukum fîd dîn dîni, ve nufassılul âyâti li kavmin ya´lemûnya´lemûne. فَإِن تَابُوا۟ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُا۟ ٱلزَّكَوٰةَ فَإِخْوَٰنُكُمْ فِى ٱلدِّينِ ۗ وَنُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. Tevbe 12 Mealleri Karşılaştır Ve in nekesû eymânehum min ba´di ahdihim ve ta´anû fî dînikum fe kâtilû eimmetel kufri innehum lâ eymâne lehum leallehum yentehûnyentehûne. وَإِن نَّكَثُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُم مِّنۢ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا۟ فِى دِينِكُمْ فَقَٰتِلُوٓا۟ أَئِمَّةَ ٱلْكُفْرِ ۙ إِنَّهُمْ لَآ أَيْمَٰنَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنتَهُونَ Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler. Tevbe 13 Mealleri Karşılaştır E lâ tukâtilûne kavmen nekesû eymânehum ve hemmû bi ihrâcir resûli ve hum bedeûkum evvele merrehmerretin, e tahşevnehum, fallâhu ehakku en tahşevhu in kuntum mu´minînmu´minîne. أَلَا تُقَٰتِلُونَ قَوْمًا نَّكَثُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُمْ وَهَمُّوا۟ بِإِخْرَاجِ ٱلرَّسُولِ وَهُم بَدَءُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ ۚ أَتَخْشَوْنَهُمْ ۚ فَٱللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَوْهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek mü’minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. Tevbe 14 Mealleri Karşılaştır Kâtilûhum yuazzibhumullâhu bi eydîkum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve yeşfi sudûre kavmin mu´minînmu´minîne. قَٰتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ ٱللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ 14-15 Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 15 Mealleri Karşılaştır Ve yuzhib gayza kulûbihim, ve yetûbullâhu alâ men yeşâ´u, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ ۗ وَيَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ 14-15 Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 16 Mealleri Karşılaştır Em hasibtum en tutrekû ve lemmâ ya´lemillâhullezîne câhedû minkum ve lem yettehızû min dûnillâhi ve lâ resûlihî ve lel mu´minîne ve lîcehlîceten, vallâhu habîrun bi mâ ta´melûnta´melûne. أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تُتْرَكُوا۟ وَلَمَّا يَعْلَمِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ جَٰهَدُوا۟ مِنكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَا رَسُولِهِۦ وَلَا ٱلْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً ۚ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ Yoksa; Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Tevbe 17 Mealleri Karşılaştır Mâ kâne lil muşrikîne en ya´murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufrkufri, ulâike habitat a´mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn hâlidûne. مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَن يَعْمُرُوا۟ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ شَٰهِدِينَ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِم بِٱلْكُفْرِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَٰلُهُمْ وَفِى ٱلنَّارِ هُمْ خَٰلِدُونَ Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır. Tevbe 18 Mealleri Karşılaştır İnnemâ ya´muru mesâcidallâhi men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve ekâmes salâte ve âtez zekâte ve lem yahşe illâllâhe fe asâ ulâike en yekûnû minel muhtedînmuhtedîne. إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ مَنْ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَأَقَامَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَى ٱلزَّكَوٰةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلَّا ٱللَّهَ ۖ فَعَسَىٰٓ أُو۟لَٰٓئِكَ أَن يَكُونُوا۟ مِنَ ٱلْمُهْتَدِينَ Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. Tevbe 19 Mealleri Karşılaştır E cealtum sikâyetel hâcci ve ımâretel mescidil harâmi ke men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve câhede fî sebilillâhsebilillâhi, lâ yestevûne ındallâhındallâhi, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. ۞ أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ ٱلْحَآجِّ وَعِمَارَةَ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ كَمَنْ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَجَٰهَدَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ لَا يَسْتَوُۥنَ عِندَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimselerin amelleri gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. Tevbe 20 Mealleri Karşılaştır Ellezîne amenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim a´zamu dereceten ındallâhındallâhi ve ulâike humul fâizûn fâizûne. ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَهَاجَرُوا۟ وَجَٰهَدُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِندَ ٱللَّهِ ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَآئِزُونَ İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir. Tevbe 21 Mealleri Karşılaştır Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetin minhu ve rıdvânin ve cennâtin lehum fîhâ naîmun mukîmmukîmun. يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُم بِرَحْمَةٍ مِّنْهُ وَرِضْوَٰنٍ وَجَنَّٰتٍ لَّهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُّقِيمٌ Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. Tevbe 22 Mealleri Karşılaştır Hâlidîne fîhâ ebedâebeden, innallâhe indehû ecrun azîm azîmun. خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجْرٌ عَظِيمٌ Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. Tevbe 23 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızû âbâekum ve ihvânekum evliyâe inistehabbûl kufre alel îmâni, ve men yetevellehum minkum fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّخِذُوٓا۟ ءَابَآءَكُمْ وَإِخْوَٰنَكُمْ أَوْلِيَآءَ إِنِ ٱسْتَحَبُّوا۟ ٱلْكُفْرَ عَلَى ٱلْإِيمَٰنِ ۚ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. Tevbe 24 Mealleri Karşılaştır Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye´ tiyallâhu bi emrihemrihî, vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikînfasikîne. قُلْ إِن كَانَ ءَابَآؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَٰنُكُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَٰلٌ ٱقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَٰرَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَٰكِنُ تَرْضَوْنَهَآ أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَجِهَادٍ فِى سَبِيلِهِۦ فَتَرَبَّصُوا۟ حَتَّىٰ يَأْتِىَ ٱللَّهُ بِأَمْرِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ De ki “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” Tevbe 25 Mealleri Karşılaştır Lekad nasarakumullâhu fî mevâtıne kesîretin ve yevme huneynin iz a´cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey´en ve dâkat aleykumul ardu bi mâ rehubet summe velleytum mudbirîne. لَقَدْ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ فِى مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍ ۙ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ ۙ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنكُمْ شَيْـًٔا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ ٱلْأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُم مُّدْبِرِينَ Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat bu çokluk size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet bozularak gerisin geriye dönüp kaçmıştınız. Tevbe 26 Mealleri Karşılaştır Summe enzelallâhu sekînetehu alâ resûli-hî ve alel mu´minîne ve enzele cunûden lem terev-hâ ve azzebellezîne keferû ve zâlike cezâul kâfirînkâfirîne. ثُمَّ أَنزَلَ ٱللَّهُ سَكِينَتَهُۥ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ وَعَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَأَنزَلَ جُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا وَعَذَّبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلْكَٰفِرِينَ Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır. Tevbe 27 Mealleri Karşılaştır Summe yetûbullâhu min ba´di zâlike alâ men yeşâ´u, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. ثُمَّ يَتُوبُ ٱللَّهُ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Tevbe 28 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrebul mescidel harâme ba’de âmihim hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe, innallâhe alîmun hakîmhakîmun. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّمَا ٱلْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلَا يَقْرَبُوا۟ ٱلْمَسْجِدَ ٱلْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَٰذَا ۚ وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦٓ إِن شَآءَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Ey iman edenler! Allah´a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 29 Mealleri Karşılaştır Kâtilûllezîne lâ yu’minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhıri ve lâ yuharrimûne mâ harremallâhu ve resûluhu ve lâ yedînûne dînel hakkı minellezîne ûtûl kitâbe hattâ yu’tûl cizyete an yedin ve hum sâgirûnsâgirûne. قَٰتِلُوا۟ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَلَا بِٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ ٱلْحَقِّ مِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ حَتَّىٰ يُعْطُوا۟ ٱلْجِزْيَةَ عَن يَدٍ وَهُمْ صَٰغِرُونَ Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek boyun eğerek kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. Tevbe 30 Mealleri Karşılaştır Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârel mesîhubnullâhmesîhubnullâhi zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablkablu kâtelehumullâhkâtelehumullâhu ennâ yu´fekûnyu´fekûne. وَقَالَتِ ٱلْيَهُودُ عُزَيْرٌ ٱبْنُ ٱللَّهِ وَقَالَتِ ٱلنَّصَٰرَى ٱلْمَسِيحُ ٱبْنُ ٱللَّهِ ۖ ذَٰلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَٰهِهِمْ ۖ يُضَٰهِـُٔونَ قَوْلَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِن قَبْلُ ۚ قَٰتَلَهُمُ ٱللَّهُ ۚ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri gerçeği yansıtmayan sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! Tevbe 31 Mealleri Karşılaştır İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryemmeryeme, ve mâ umirû illâ li ya´budû ilâhen vâhidâ vâhiden,lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûnyuşrikûne. ٱتَّخَذُوٓا۟ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَٰنَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ ٱللَّهِ وَٱلْمَسِيحَ ٱبْنَ مَرْيَمَ وَمَآ أُمِرُوٓا۟ إِلَّا لِيَعْبُدُوٓا۟ إِلَٰهًا وَٰحِدًا ۖ لَّآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ سُبْحَٰنَهُۥ عَمَّا يُشْرِكُونَ Yahudiler Allah’ı bırakıp, hahamlarını; hıristiyanlar ise rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. Tevbe 32 Mealleri Karşılaştır Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye´ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûnkâfirûne. يُرِيدُونَ أَن يُطْفِـُٔوا۟ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفْوَٰهِهِمْ وَيَأْبَى ٱللَّهُ إِلَّآ أَن يُتِمَّ نُورَهُۥ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَٰفِرُونَ Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Tevbe 33 Mealleri Karşılaştır Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûnmuşrikûne. هُوَ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلْهُدَىٰ وَدِينِ ٱلْحَقِّ لِيُظْهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْمُشْرِكُونَ O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. Tevbe 34 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû inne kesîren minel ahbâri ver ruhbâni le ye´kulûne emvâlen nâsi bil bâtıli ve yasuddûne an sebîlillâhsebîlillâhi, vellezîne yeknizûnez zehebe vel fıddate ve lâ yunfikûnehâ fî sebîlillâhi fe beşşirhum bi azâbin elîmelîmin. ۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِنَّ كَثِيرًا مِّنَ ٱلْأَحْبَارِ وَٱلرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَٰلَ ٱلنَّاسِ بِٱلْبَٰطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۗ وَٱلَّذِينَ يَكْنِزُونَ ٱلذَّهَبَ وَٱلْفِضَّةَ وَلَا يُنفِقُونَهَا فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. Tevbe 35 Mealleri Karşılaştır Yevme yuhmâ aleyhâ fî nâri cehenneme fe tukvâ bihâ cibâhuhum ve cunûbuhum ve zuhûruhum, hâzâ mâ keneztum li enfusikum fe zûkû mâ kuntum teknizûnteknizûne. يَوْمَ يُحْمَىٰ عَلَيْهَا فِى نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَىٰ بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ ۖ هَٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا۟ مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek. Tevbe 36 Mealleri Karşılaştır İnne iddeteş şuhûri indallâhisnâ aşere şehren fî kitâbillâhi yevme halakas semâvâti vel arda minhâ erbeatun hurumahurumun zâliked dînul kayyimu fe lâ tazlimû fîhinne enfusekum ve kâtilûl muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffehkâffeten, va´lemû ennallâhe meal muttekînmuttekîne. إِنَّ عِدَّةَ ٱلشُّهُورِ عِندَ ٱللَّهِ ٱثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِى كِتَٰبِ ٱللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ مِنْهَآ أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلْقَيِّمُ ۚ فَلَا تَظْلِمُوا۟ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمْ ۚ وَقَٰتِلُوا۟ ٱلْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَٰتِلُونَكُمْ كَآفَّةً ۚ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلْمُتَّقِينَ Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. Tevbe 37 Mealleri Karşılaştır İnnemen nesîu ziyâdetun fîl kufri yudallu bihillezîne keferû yuhillûnehu âmen ve yuharrimûnehu âmen li yuvâtiû iddete mâ harremallâhu fe yuhillû mâ harremallâhharremallâhu, zuyyine lehum sûu a´mâlihim, vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirînkâfirîne. إِنَّمَا ٱلنَّسِىٓءُ زِيَادَةٌ فِى ٱلْكُفْرِ ۖ يُضَلُّ بِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُحِلُّونَهُۥ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُۥ عَامًا لِّيُوَاطِـُٔوا۟ عِدَّةَ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُ فَيُحِلُّوا۟ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُ ۚ زُيِّنَ لَهُمْ سُوٓءُ أَعْمَٰلِهِمْ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْكَٰفِرِينَ Haram ayları ertelemek , ancak inkârda daha da ileri gitmektir ki bununla inkâr edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah, inkârcı toplumu doğru yola iletmez. Tevbe 38 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû mâ lekum izâ kîle lekumunfirû fî sebîlillâhissâkaltum ilel ardardi, e radîtum bil hayâtid dunyâ minel âhirehâhireti, fe mâ metâul hayâtid dunyâ fîl âhireti illâ kalîlkalîlun. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ ٱنفِرُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ٱثَّاقَلْتُمْ إِلَى ٱلْأَرْضِ ۚ أَرَضِيتُم بِٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا مِنَ ٱلْءَاخِرَةِ ۚ فَمَا مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا فِى ٱلْءَاخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Tevbe 39 Mealleri Karşılaştır İllâ tenfirû yuazzibkum azâben elîmen ve yestebdil kavmen gayrekum ve lâ tedurrûhu şey´â şeyen, vallâhu alâ kulli şey´in kadîrkadîrun. إِلَّا تَنفِرُوا۟ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْـًٔا ۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Tevbe 40 Mealleri Karşılaştır İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm hakîmun. إِلَّا تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ ٱللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ثَانِىَ ٱثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِى ٱلْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَٰحِبِهِۦ لَا تَحْزَنْ إِنَّ ٱللَّهَ مَعَنَا ۖ فَأَنزَلَ ٱللَّهُ سَكِينَتَهُۥ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُۥ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلسُّفْلَىٰ ۗ وَكَلِمَةُ ٱللَّهِ هِىَ ٱلْعُلْيَا ۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Eğer siz ona Peygamber’e yardım etmezseniz, biliyorsunuz ki inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak Mekke’den çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 41 Mealleri Karşılaştır İnfirû hıfâfen ve sikâlen ve câhidû bi emvâlikum ve enfusikum fî sebîlillâhsebîlillâhi, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta´lemûnta´lemûne. ٱنفِرُوا۟ خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَٰهِدُوا۟ بِأَمْوَٰلِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Tevbe 42 Mealleri Karşılaştır Lev kâne aradan karîben ve seferen kâsıden lettebeûke ve lâkin beudet aleyhimuş şukkahşukkatu, ve seyahlifûne billâhi levisteta´nâ leharecnâ meakum, yuhlikûne enfusehum, vallâhu ya´lemu innehum le kâzibûnkâzibûne. لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَّٱتَّبَعُوكَ وَلَٰكِنۢ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ ٱلشُّقَّةُ ۚ وَسَيَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ لَوِ ٱسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنفُسَهُمْ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, sefere katılmayan münafıklar da mutlaka sana uyarlardı. Fakat meşakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah, biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar. Tevbe 43 Mealleri Karşılaştır Afallâhu ankanke, lime ezinte lehum hattâ yetebeyyene lekellezîne sadakû ve ta´lemel kâzibînkâzibîne. عَفَا ٱللَّهُ عَنكَ لِمَ أَذِنتَ لَهُمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكَ ٱلَّذِينَ صَدَقُوا۟ وَتَعْلَمَ ٱلْكَٰذِبِينَ Allah, seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar beklemeden niçin onlara izin verdin? Tevbe 44 Mealleri Karşılaştır Lâ yeste´zinukellezîne yu´minûne billâhi vel yevmil âhiri en yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim,vallâhu alîmun bil muttekînmuttekîne. لَا يَسْتَـْٔذِنُكَ ٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ أَن يُجَٰهِدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِٱلْمُتَّقِينَ Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir. Tevbe 45 Mealleri Karşılaştır İnnemâ yeste´zinulkellezîne lâ yu´minûne billâhi vel yevmil âhiri vertâbet kulûbuhum fe hum fî reybihim yetereddedûnyetereddedûne. إِنَّمَا يَسْتَـْٔذِنُكَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَٱرْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ فِى رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler. Tevbe 46 Mealleri Karşılaştır Ve lev erâdûl hurûce le eaddû lehû uddeten ve lâkin kerihallâhunbiâsehum fe sebbetahum ve kîlak´udû meal kâidîn kâidîne. ۞ وَلَوْ أَرَادُوا۟ ٱلْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا۟ لَهُۥ عُدَّةً وَلَٰكِن كَرِهَ ٱللَّهُ ٱنۢبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ ٱقْعُدُوا۟ مَعَ ٱلْقَٰعِدِينَ Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, “Oturun, oturan âcizlerle beraber” denildi. Tevbe 47 Mealleri Karşılaştır Lev harecû fîkum mâ zâdûkum illâ habâlen ve lâ evdaû hılâlekum yebgûnekumul fitnehfitnete, ve fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. لَوْ خَرَجُوا۟ فِيكُم مَّا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالًا وَلَأَوْضَعُوا۟ خِلَٰلَكُمْ يَبْغُونَكُمُ ٱلْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّٰعُونَ لَهُمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِٱلظَّٰلِمِينَ Eğer onlar da sizin içinizde sefere çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir. Tevbe 48 Mealleri Karşılaştır Lekadibtegûl fîtnete min kablu ve kallebû lekel umûre hattâ câel hakku ve zahere emrullâhi ve hum kârihûnkârihûne. لَقَدِ ٱبْتَغَوُا۟ ٱلْفِتْنَةَ مِن قَبْلُ وَقَلَّبُوا۟ لَكَ ٱلْأُمُورَ حَتَّىٰ جَآءَ ٱلْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ ٱللَّهِ وَهُمْ كَٰرِهُونَ Andolsun, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri hâlde, Allah’ın dini galip geldi. Tevbe 49 Mealleri Karşılaştır Ve minhum men yekûlu´zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fîl fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfîrinkâfîrine. وَمِنْهُم مَّن يَقُولُ ٱئْذَن لِّى وَلَا تَفْتِنِّىٓ ۚ أَلَا فِى ٱلْفِتْنَةِ سَقَطُوا۟ ۗ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌۢ بِٱلْكَٰفِرِينَ Onlardan “Bana izin ver, beni fitneye isyana sevk etme” diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar böyle diyerek fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır. Tevbe 50 Mealleri Karşılaştır İn tusıbke hasenetun tesu´hum, ve in tusıbke musîbetun yekûlû kad ehaznâ emrenâ min kablu ve yetevellev ve hum ferihûnferihûne. إِن تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ ۖ وَإِن تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا۟ قَدْ أَخَذْنَآ أَمْرَنَا مِن قَبْلُ وَيَتَوَلَّوا۟ وَّهُمْ فَرِحُونَ Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir musîbet gelirse, “Biz tedbirimizi önceden almıştık” derler ve sevinerek dönüp giderler. Tevbe 51 Mealleri Karşılaştır Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûnmu’minûne. قُل لَّن يُصِيبَنَآ إِلَّا مَا كَتَبَ ٱللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَىٰنَا ۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ De ki “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” Tevbe 52 Mealleri Karşılaştır Kul hel terabbesûne binâ illâ ıhdel husneyeynhusneyeyni ve nahnu neterabbesu bikum en yusîbekumullâhu bi azâbin min indihî ev bi eydînâ, fe terabbasû innâ meakum muterabbisûnmuterabbisûne. قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَآ إِلَّآ إِحْدَى ٱلْحُسْنَيَيْنِ ۖ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ ٱللَّهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِۦٓ أَوْ بِأَيْدِينَا ۖ فَتَرَبَّصُوٓا۟ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَ De ki “Bizim için siz, şehitlik veya zafer olmak üzere ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” Tevbe 53 Mealleri Karşılaştır Kul enfikû tav’an ev kerhen len yutekabbele minkum, innekum kuntum kavmen fâsikînfâsikîne. قُلْ أَنفِقُوا۟ طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَّن يُتَقَبَّلَ مِنكُمْ ۖ إِنَّكُمْ كُنتُمْ قَوْمًا فَٰسِقِينَ Yine de ki “İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz fasık bir topluluksunuz.” Tevbe 54 Mealleri Karşılaştır Ve mâ meneahum en tukbele minhum nefekâtuhum illâ ennehum keferû billâhi ve bi resûlihî ve lâ ye’tûnes salâte illâ ve humkusâlâ ve lâ yunfikûne illâ ve hum kârihûnkârihûne. وَمَا مَنَعَهُمْ أَن تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَٰتُهُمْ إِلَّآ أَنَّهُمْ كَفَرُوا۟ بِٱللَّهِ وَبِرَسُولِهِۦ وَلَا يَأْتُونَ ٱلصَّلَوٰةَ إِلَّا وَهُمْ كُسَالَىٰ وَلَا يُنفِقُونَ إِلَّا وَهُمْ كَٰرِهُونَ Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur. Tevbe 55 Mealleri Karşılaştır Fe lâ tu’cibke emvâluhum ve lâ evlâduhum, innemâ yurîdullâhu li yuazzibehum bihâ fîl hayâtid dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûnkâfirûne. فَلَا تُعْجِبْكَ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُمْ ۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُم بِهَا فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنفُسُهُمْ وَهُمْ كَٰفِرُونَ Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. Tevbe 56 Mealleri Karşılaştır Ve yahlifûne billâhi innehum le minkum, ve mâ hum minkum ve lâkinnehum kavmun yefrekûnyefrekûne. وَيَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ إِنَّهُمْ لَمِنكُمْ وَمَا هُم مِّنكُمْ وَلَٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ Kesinlikle sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur. Tevbe 57 Mealleri Karşılaştır Lev yecidûne melce’en ev magârâtin ev muddehalen le vellev ileyhi ve hum yecmehûnyecmehûne. لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـًٔا أَوْ مَغَٰرَٰتٍ أَوْ مُدَّخَلًا لَّوَلَّوْا۟ إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ Eğer sığınacak bir yer veya gizlenecek mağaralar yahut girilecek bir delik bulsalardı, hemen koşarak oraya kaçarlardı. Tevbe 58 Mealleri Karşılaştır Ve minhum men yelmizuke fis sadakâtsadakâti, fe in u’tû minhâ radû ve in lem yu’tav minhâ îzâ hum yeshatûnyeshatûne. وَمِنْهُم مَّن يَلْمِزُكَ فِى ٱلصَّدَقَٰتِ فَإِنْ أُعْطُوا۟ مِنْهَا رَضُوا۟ وَإِن لَّمْ يُعْطَوْا۟ مِنْهَآ إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. Tevbe 59 Mealleri Karşılaştır Ve lev ennehum radû mâ âtâhumullâhu ve resûluhu ve kâlû hasbunâllâhu se yu’tinâllâhu min fadlihî ve resûluhû innâ ilâllâhi râgıbûnrâgıbûne. وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا۟ مَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَقَالُوا۟ حَسْبُنَا ٱللَّهُ سَيُؤْتِينَا ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ وَرَسُولُهُۥٓ إِنَّآ إِلَى ٱللَّهِ رَٰغِبُونَ Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah’a rağbet eder O’nun ihsanını isteriz” deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. Tevbe 60 Mealleri Karşılaştır İnnemas sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnissebîlvebnissebîli, farîdaten minallâhminallâhi, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. ۞ إِنَّمَا ٱلصَّدَقَٰتُ لِلْفُقَرَآءِ وَٱلْمَسَٰكِينِ وَٱلْعَٰمِلِينَ عَلَيْهَا وَٱلْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِى ٱلرِّقَابِ وَٱلْغَٰرِمِينَ وَفِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱبْنِ ٱلسَّبِيلِ ۖ فَرِيضَةً مِّنَ ٱللَّهِ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Sadakalar zekâtlar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla özgürlüğüne kavuşturulacak köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 61 Mealleri Karşılaştır Ve minhumullezîne yu’zûnen nebiyye ve yekûlûne huve uzunuzunun, kul uzunu hayrin lekum yu’minu billâhi ve yu’minu lil mu’minîne ve rahmetun lillezîne âmenû minkum, vellezîne yu’zûne resûlallâhi lehum azâbun elîmelîmun. وَمِنْهُمُ ٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ ٱلنَّبِىَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ ۚ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَّكُمْ يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ ۚ وَٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ Yine onlardan peygamberi inciten ve “O her söyleneni dinleyen bir kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır güvenir. İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.” Tevbe 62 Mealleri Karşılaştır Yahlifûne billâhi lekum li yurdûkum, vallâhu ve resûluhû ehakku en yurdûhu in kânû mu’minînmu’minîne. يَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ وَٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَحَقُّ أَن يُرْضُوهُ إِن كَانُوا۟ مُؤْمِنِينَ Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. Eğer gerçekten mü’min iseler bilsinler ki, Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir. Tevbe 63 Mealleri Karşılaştır E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîmazîmu. أَلَمْ يَعْلَمُوٓا۟ أَنَّهُۥ مَن يُحَادِدِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَأَنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدًا فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ ٱلْخِزْىُ ٱلْعَظِيمُ Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir. Tevbe 64 Mealleri Karşılaştır Yahzerul munâfikûne en tunezzele aleyhim sûretun tunebbiuhum bi mâ fî kulûbihim, kulistehziu, innallâhe muhricun mâ tahzerûntahzerûne. يَحْذَرُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُم بِمَا فِى قُلُوبِهِمْ ۚ قُلِ ٱسْتَهْزِءُوٓا۟ إِنَّ ٱللَّهَ مُخْرِجٌ مَّا تَحْذَرُونَ Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.” Tevbe 65 Mealleri Karşılaştır Ve lein se’eltehum le yekûlunne innemâ kunnâ nahûdu ve nel’abnel’abu, kul e billâhi ve âyâtihî ve resûlihî kuntum testehziûn testehziûne. وَلَئِن سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ ۚ قُلْ أَبِٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ وَرَسُولِهِۦ كُنتُمْ تَسْتَهْزِءُونَ Şâyet kendilerine niçin alay ettiklerini sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” Tevbe 66 Mealleri Karşılaştır Lâ ta’tezirû kad kefertum ba’de îmânikum, in na’fu an tâifetin minkum nuazzib tâifeten bi ennehum kânû mucrimînmucrimîne. لَا تَعْتَذِرُوا۟ قَدْ كَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَٰنِكُمْ ۚ إِن نَّعْفُ عَن طَآئِفَةٍ مِّنكُمْ نُعَذِّبْ طَآئِفَةًۢ بِأَنَّهُمْ كَانُوا۟ مُجْرِمِينَ Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, sözde iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden tövbe eden bir zümreyi affetsek bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap edeceğiz. Tevbe 67 Mealleri Karşılaştır El munâfikûne vel munâfikâtu ba’duhum min ba’dba’din, ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne humul fâsikûnfâsikûne. ٱلْمُنَٰفِقُونَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتُ بَعْضُهُم مِّنۢ بَعْضٍ ۚ يَأْمُرُونَ بِٱلْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ ۚ نَسُوا۟ ٱللَّهَ فَنَسِيَهُمْ ۗ إِنَّ ٱلْمُنَٰفِقِينَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir birbirlerinin benzeridir. Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. Tevbe 68 Mealleri Karşılaştır Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâhleanehumullâhu ve lehum azâbun mukîm mukîmun. وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱلْمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ هِىَ حَسْبُهُمْ ۚ وَلَعَنَهُمُ ٱللَّهُ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini va’detti. O, onlara yeter. Allah, onlara lânet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır. Tevbe 69 Mealleri Karşılaştır Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâevlâden, festemteû bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemastemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fid dunyâ vel âhırehâhıreti, ve ulâike humul hâsirûn hâsirûne. كَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ كَانُوٓا۟ أَشَدَّ مِنكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَٰلًا وَأَوْلَٰدًا فَٱسْتَمْتَعُوا۟ بِخَلَٰقِهِمْ فَٱسْتَمْتَعْتُم بِخَلَٰقِكُمْ كَمَا ٱسْتَمْتَعَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكُم بِخَلَٰقِهِمْ وَخُضْتُمْ كَٱلَّذِى خَاضُوٓا۟ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَٰلُهُمْ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ Ey münafıklar!, siz de tıpkı sizden öncekiler gibisiniz Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız ve onların daldığı gibi, siz de dünya zevkine daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Tevbe 70 Mealleri Karşılaştır E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikâtmu’tefikâti, etethum rusuluhum bil beyyinatbeyyinati, fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûnyazlimûne. أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَٰهِيمَ وَأَصْحَٰبِ مَدْيَنَ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتِ ۚ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ ۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓا۟ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı. Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. Tevbe 71 Mealleri Karşılaştır Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’dba’din, ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnas salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehresûlehu, ulâike se yerhamuhumullâhyerhamuhumullâhu, innallâhe azîzun hakîmhakîmun. وَٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍ ۚ يَأْمُرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَيُطِيعُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ ٱللَّهُ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 72 Mealleri Karşılaştır Vaadallâhul mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnadnin, ve rıdvânun minallâhi ekberekberu, zâlike huvel fevzul azîmazîmu. وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَمَسَٰكِنَ طَيِّبَةً فِى جَنَّٰتِ عَدْنٍ ۚ وَرِضْوَٰنٌ مِّنَ ٱللَّهِ أَكْبَرُ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va’detti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. Tevbe 73 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennemcehennemu, ve bi’sel masîrmasîru. يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ جَٰهِدِ ٱلْكُفَّارَ وَٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası! Tevbe 74 Mealleri Karşılaştır Yahlifûne billâhi mâ kâlû, ve lekad kâlû kelimetel kufri ve keferû ba’de islâmihim ve hemmû bi mâ lem yenâlû, ve mâ nekamû illâ en egnâhumullâhu ve resûluhu min fadlihfadlihi, fe in yetûbû yeku hayren lehum, ve in yetevellev yuazzibhumullâhu azâben elîmen fid dunyâ vel âhırehâhıreti, ve mâ lehum fîl ardı min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. يَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ مَا قَالُوا۟ وَلَقَدْ قَالُوا۟ كَلِمَةَ ٱلْكُفْرِ وَكَفَرُوا۟ بَعْدَ إِسْلَٰمِهِمْ وَهَمُّوا۟ بِمَا لَمْ يَنَالُوا۟ ۚ وَمَا نَقَمُوٓا۟ إِلَّآ أَنْ أَغْنَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ مِن فَضْلِهِۦ ۚ فَإِن يَتُوبُوا۟ يَكُ خَيْرًا لَّهُمْ ۖ وَإِن يَتَوَلَّوْا۟ يُعَذِّبْهُمُ ٱللَّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ ۚ وَمَا لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ مِن وَلِىٍّ وَلَا نَصِيرٍ Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler ve sözde müslüman olduktan sonra inkâr ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye peygamberi öldürmeye de yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse, kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. Tevbe 75 Mealleri Karşılaştır Ve minhum men âhedallâhe le in âtânâ min fadlihî Le nessaddekanne ve le nekûnenne mines sâlihînsâlihîne. ۞ وَمِنْهُم مَّنْ عَٰهَدَ ٱللَّهَ لَئِنْ ءَاتَىٰنَا مِن فَضْلِهِۦ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ İçlerinden, “Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz” diye Allah’a söz verenler de vardır. Tevbe 76 Mealleri Karşılaştır Fe lemmâ âtâhum min fadlihî bahılû bihî ve tevellev ve hum mu’ridûnmu’ridûne. فَلَمَّآ ءَاتَىٰهُم مِّن فَضْلِهِۦ بَخِلُوا۟ بِهِۦ وَتَوَلَّوا۟ وَّهُم مُّعْرِضُونَ Fakat Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Tevbe 77 Mealleri Karşılaştır Fe a’kabehum nifâkan fî kulûbihim ilâ yevmi yelkavnehu bi mâ ahlefullâhe mâ vaadûhu ve bi mâ kânû yekzibûnyekzibûne. فَأَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فِى قُلُوبِهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ يَلْقَوْنَهُۥ بِمَآ أَخْلَفُوا۟ ٱللَّهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا۟ يَكْذِبُونَ Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar sürecek bir nifak soktu. Tevbe 78 Mealleri Karşılaştır E lem ya’lemû ennallâhe ya’lemu sırrehum ve necvâhum ve ennallâhe allamul guyûbguyûbi. أَلَمْ يَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَىٰهُمْ وَأَنَّ ٱللَّهَ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ Allah’ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini ve Allah’ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi? Tevbe 79 Mealleri Karşılaştır Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîmelîmun. ٱلَّذِينَ يَلْمِزُونَ ٱلْمُطَّوِّعِينَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ فِى ٱلصَّدَقَٰتِ وَٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ إِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ ۙ سَخِرَ ٱللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü’minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Tevbe 80 Mealleri Karşılaştır İstagfir lehum ev lâ testagfir lehum, in testagfir lehum seb’îne merreten fe len yagfirallâhu lehum, zâlike bi ennehum keferû billâhi ve resûlihresûlihi, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikînfâsikîne. ٱسْتَغْفِرْ لَهُمْ أَوْ لَا تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ إِن تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَهُمْ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلْفَٰسِقِينَ Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme fark etmez. Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez. Tevbe 81 Mealleri Karşılaştır Ferihal muhallefûne bi mak’adihim hılâfe resûlillâhi ve kerihûen yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi ve kâlû lâ tenfirû fîl harrharri, kul nâru cehennemeeşeddu harrâharren, lev kânû yefkahûnyefkahûne. فَرِحَ ٱلْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَٰفَ رَسُولِ ٱللَّهِ وَكَرِهُوٓا۟ أَن يُجَٰهِدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَقَالُوا۟ لَا تَنفِرُوا۟ فِى ٱلْحَرِّ ۗ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا ۚ لَّوْ كَانُوا۟ يَفْقَهُونَ Allah’ın Resûlüne karşı gelerek sefere çıkmayıp geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı. Tevbe 82 Mealleri Karşılaştır Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâkesîren, cezâen bi mâ kânû yeksibûnyeksibûne. فَلْيَضْحَكُوا۟ قَلِيلًا وَلْيَبْكُوا۟ كَثِيرًا جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar. Tevbe 83 Mealleri Karşılaştır Fe in receakallâhu ilâ tâifetin minhum feste’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû maiye ebeden ve len tukâtilû maiye aduvvaduvven, innekumradîtum bil ku’ûdi evvele merretin fak’udû meal hâlifînhâlifîne. فَإِن رَّجَعَكَ ٱللَّهُ إِلَىٰ طَآئِفَةٍ مِّنْهُمْ فَٱسْتَـْٔذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُل لَّن تَخْرُجُوا۟ مَعِىَ أَبَدًا وَلَن تُقَٰتِلُوا۟ مَعِىَ عَدُوًّا ۖ إِنَّكُمْ رَضِيتُم بِٱلْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَٱقْعُدُوا۟ مَعَ ٱلْخَٰلِفِينَ Eğer bundan böyle Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar sefere çıkmak için senden izin isterlerse, de ki “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan kadın ve çocuklarla birlikte oturun.” Tevbe 84 Mealleri Karşılaştır Ve lâ tusalli alâ ehadin minhum mâte ebeden ve lâ tekum alâ kabrihkabrihi, innehum keferû billâhi ve resûlihî ve mâtû ve hum fâsikûn fâsikûne. وَلَا تُصَلِّ عَلَىٰٓ أَحَدٍ مِّنْهُم مَّاتَ أَبَدًا وَلَا تَقُمْ عَلَىٰ قَبْرِهِۦٓ ۖ إِنَّهُمْ كَفَرُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَمَاتُوا۟ وَهُمْ فَٰسِقُونَ Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. Tevbe 85 Mealleri Karşılaştır Ve Lâ tu’cibke emvâluhum ve evlâduhum, innemâ yurîdullâhu en yuazzibehum bihâ fîd dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûnkâfirûne. وَلَا تُعْجِبْكَ أَمْوَٰلُهُمْ وَأَوْلَٰدُهُمْ ۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُعَذِّبَهُم بِهَا فِى ٱلدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنفُسُهُمْ وَهُمْ كَٰفِرُونَ Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah, bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. Tevbe 86 Mealleri Karşılaştır Ve izâ unzilet sûretun en âminû billâhi ve câhidû mearesûlihiste’zeneke ulût tavli minhum ve kâlûzernâ nekun meal kâ’ıdînkâ’ıdîne. وَإِذَآ أُنزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ ءَامِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَجَٰهِدُوا۟ مَعَ رَسُولِهِ ٱسْتَـْٔذَنَكَ أُو۟لُوا۟ ٱلطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا۟ ذَرْنَا نَكُن مَّعَ ٱلْقَٰعِدِينَ “Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve “Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım” dediler. Tevbe 87 Mealleri Karşılaştır Radû bi en yekûnû meal havâlifi ve tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefkahûnyefkahûne. رَضُوا۟ بِأَن يَكُونُوا۟ مَعَ ٱلْخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ Onlar geride kalan kadın ve çocuklarla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar. Tevbe 88 Mealleri Karşılaştır Lâkinir resûlu vellezîne âmenû meahu câhedû bi emvâlihim ve enfusihim, ve ulâike lehumul hayrâtu ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. لَٰكِنِ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ جَٰهَدُوا۟ بِأَمْوَٰلِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلْخَيْرَٰتُ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Tevbe 89 Mealleri Karşılaştır Eaddallâhu lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, zâlikel fevzul azîmazîmu. أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. Tevbe 90 Mealleri Karşılaştır Ve câel muazzirûne minel a’râbi lî yu’zene lehum ve ka’adellezîne kezebûllâhe ve resûlehresûlehu, se yusîbullezîne keferû minhum azâbun elîmelîmun. وَجَآءَ ٱلْمُعَذِّرُونَ مِنَ ٱلْأَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ ٱلَّذِينَ كَذَبُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۚ سَيُصِيبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنْهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise mazeret bile belirtmeden oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir. Tevbe 91 Mealleri Karşılaştır Leyse alâd duafâi ve lâ alel merdâ ve lâ alellezîne lâ yecidûne mâ yunfikûne haracun izâ nasahû lillâhi ve resûlihresûlihî, mâ alel muhsinîne min sebîlsebîlin, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. لَّيْسَ عَلَى ٱلضُّعَفَآءِ وَلَا عَلَى ٱلْمَرْضَىٰ وَلَا عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُوا۟ لِلَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۚ مَا عَلَى ٱلْمُحْسِنِينَ مِن سَبِيلٍ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve seferde harcayacakları bir şey bulamayanlara sefere katılmadıkları için bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin kınanması için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Tevbe 92 Mealleri Karşılaştır Ve lâ alellezîne izâ mâ etevke li tahmilehum kulte lâ ecidu mâahmilukum aleyhi tevellev ve a´yunuhum tefîdu mined dem´i hazenen ellâ yecidû mâ yunfikûnyunfikûne. وَلَا عَلَى ٱلَّذِينَ إِذَا مَآ أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَآ أَجِدُ مَآ أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ تَوَلَّوا۟ وَّأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ ٱلدَّمْعِ حَزَنًا أَلَّا يَجِدُوا۟ مَا يُنفِقُونَ Kendilerini bindirip cepheye sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, “Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum” dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur. Tevbe 93 Mealleri Karşılaştır İnnemes sebîlu alellezîne yeste´zinûneke ve hum agniyâ’agniyâu, radû bi en yekûnû meal havalifi ve tabeallâhu alâ kulûbihim fe hum lâ ya´lemûnya´lemûne. ۞ إِنَّمَا ٱلسَّبِيلُ عَلَى ٱلَّذِينَ يَسْتَـْٔذِنُونَكَ وَهُمْ أَغْنِيَآءُ ۚ رَضُوا۟ بِأَن يَكُونُوا۟ مَعَ ٱلْخَوَالِفِ وَطَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalan kadın ve çocuklarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler. Tevbe 94 Mealleri Karşılaştır Ya´tezirûne ileykum izâ reca´tum ileyhim, kul lâ ta´tezirû len nu´mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerallâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta´melûnta´melûne. يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ ۚ قُل لَّا تَعْتَذِرُوا۟ لَن نُّؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا ٱللَّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ ۚ وَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُۥ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.” Tevbe 95 Mealleri Karşılaştır Se yahlifûne billâhi lekum izenkalebtum ileyhim li tu´ridû anhum, fe a´rıdû anhum, innehum ricsun ve me’vâhum cehennem cehennemu, cezâen bi mâ kânû yeksibûnyeksibûne. سَيَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمْ إِذَا ٱنقَلَبْتُمْ إِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا۟ عَنْهُمْ ۖ فَأَعْرِضُوا۟ عَنْهُمْ ۖ إِنَّهُمْ رِجْسٌ ۖ وَمَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir. Tevbe 96 Mealleri Karşılaştır Yahlifûne lekum li terdav anhum, fe in terdav anhum fe innallâhe lâ yerdâ anil kavmil fâsikînfâsikîne. يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا۟ عَنْهُمْ ۖ فَإِن تَرْضَوْا۟ عَنْهُمْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَرْضَىٰ عَنِ ٱلْقَوْمِ ٱلْفَٰسِقِينَ Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz. Tevbe 97 Mealleri Karşılaştır El a´râbu eşeddu kufren ve nifâkan ve ecderu ellâ ya´lemû hudûdemâ enzelallâhu alâ resûlihresûlihî, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. ٱلْأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا وَأَجْدَرُ أَلَّا يَعْلَمُوا۟ حُدُودَ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 98 Mealleri Karşılaştır Ve minel a´râbi men yettehızu mâ yunfiku magremen ve yeterabbesu bi kumud devâirdevâire, aleyhim dâiretussev’ dâiretussev’i, vallâhu semîun alîmalîmun. وَمِنَ ٱلْأَعْرَابِ مَن يَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ مَغْرَمًا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ ٱلدَّوَآئِرَ ۚ عَلَيْهِمْ دَآئِرَةُ ٱلسَّوْءِ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ Bedevîlerden öyleleri vardır ki, Allah yolunda harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve bundan kurtulmak için size belâlar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Tevbe 99 Mealleri Karşılaştır Ve minel a´râbî men yu´minu billâhi vel yevmil âhıri ve yettehızu mâ yunfiku kurubâtin indallâhi ve salavâtir resûlresûli, e lâ innehâ kurbetunlehum, se yudhıluhumullâhu fî rahmetihrahmetihî, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. وَمِنَ ٱلْأَعْرَابِ مَن يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ قُرُبَٰتٍ عِندَ ٱللَّهِ وَصَلَوَٰتِ ٱلرَّسُولِ ۚ أَلَآ إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَّهُمْ ۚ سَيُدْخِلُهُمُ ٱللَّهُ فِى رَحْمَتِهِۦٓ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, Allah katında onlar için yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Tevbe 100 Mealleri Karşılaştır Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâebeden, zâlikel fevzul azîmazîmu. وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلْأَوَّلُونَ مِنَ ٱلْمُهَٰجِرِينَ وَٱلْأَنصَارِ وَٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُم بِإِحْسَٰنٍ رَّضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى تَحْتَهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا ۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. Tevbe 101 Mealleri Karşılaştır Ve mimmen havlekum minel a’râbi munâfikûnmunâfikûne, ve min ehlil medîneti meredû alen nifâkı lâ ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merreteyni summe yureddûne ilâ azâbin azîmazîmin. وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ ٱلْأَعْرَابِ مُنَٰفِقُونَ ۖ وَمِنْ أَهْلِ ٱلْمَدِينَةِ ۖ مَرَدُوا۟ عَلَى ٱلنِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْ ۖ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ ۚ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَىٰ عَذَابٍ عَظِيمٍ Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir. Tevbe 102 Mealleri Karşılaştır Ve âharûna’terefû bi zunûbihim haletû amelen sâlihan ve âhare seyyiâseyyien, asâllâhu en yetûbe aleyhim, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. وَءَاخَرُونَ ٱعْتَرَفُوا۟ بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا۟ عَمَلًا صَٰلِحًا وَءَاخَرَ سَيِّئًا عَسَى ٱللَّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Tevbe 103 Mealleri Karşılaştır Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîmalîmun. خُذْ مِنْ أَمْوَٰلِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّ صَلَوٰتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka zekât al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir Onların kalplerini yatıştırır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Tevbe 104 Mealleri Karşılaştır E lem ya’lemû ennallâhe huve yakbelut tevbete an ibâdihî ve ye’huzus sadakâti ve ennallâhe huvet tevvâbur rahîmrahîmu. أَلَمْ يَعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ يَقْبَلُ ٱلتَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِۦ وَيَأْخُذُ ٱلصَّدَقَٰتِ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? Tevbe 105 Mealleri Karşılaştır Ve kuli’melû fe se yerallâhu amelekum ve resûluhu vel mu’minûnmu’minûne, ve se tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûnta’melûne. وَقُلِ ٱعْمَلُوا۟ فَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُۥ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۖ وَسَتُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ De ki “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” Tevbe 106 Mealleri Karşılaştır Ve âharûne murcevne li emrillâhi immâ yuazzibuhum ve immâ yetûbu aleyhim, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. وَءَاخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِأَمْرِ ٱللَّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Sefere katılmayanlardan diğer bir kısmı da, Allah’ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 107 Mealleri Karşılaştır Vellezînettehazû mesciden dırâren ve kufren ve tefrîkan beynel mu’minîne ve irsâden li men hâreballâhe ve resûlehu min kablkablu, ve le yahlifunne in erednâ illelhusnâ, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûnkâzibûne. وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُوا۟ مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرِيقًۢا بَيْنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَإِرْصَادًا لِّمَنْ حَارَبَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ مِن قَبْلُ ۚ وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَآ إِلَّا ٱلْحُسْنَىٰ ۖ وَٱللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. Tevbe 108 Mealleri Karşılaştır Lâ tekum fîhi ebedâebeden, le mescidun ussise alet takvâ min evveli yevmin ehakku en tekûme fîhfîhi, fîhi ricâlun yuhıbbûne en yetetahherû, vallâhu yuhıbbul muttahhirînmuttahhirîne. لَا تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا ۚ لَّمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى ٱلتَّقْوَىٰ مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَن تَقُومَ فِيهِ ۚ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُوا۟ ۚ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلْمُطَّهِّرِينَ Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva Allah’a karşı gelmekten sakınmak üzerine kurulan mescit Kuba mescidi, içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever. Tevbe 109 Mealleri Karşılaştır E fe men essese bunyânehu alâ takvâ minallâhi ve rıdvânin hayrun em men essese bunyânehu alâ şefâ curufin hârin fenhâre bihî fî nâri cehennemcehenneme, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَٰنَهُۥ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ ٱللَّهِ وَرِضْوَٰنٍ خَيْرٌ أَم مَّنْ أَسَّسَ بُنْيَٰنَهُۥ عَلَىٰ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَٱنْهَارَ بِهِۦ فِى نَارِ جَهَنَّمَ ۗ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ Binasını takva Allah’a karşı gelmekten sakınmak ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez. Tevbe 110 Mealleri Karşılaştır Lâ yezâlu bunyânuhumullezî benev rîbeten fî kulûbihim illâ en tekattaa kulûbuhum, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. لَا يَزَالُ بُنْيَٰنُهُمُ ٱلَّذِى بَنَوْا۟ رِيبَةً فِى قُلُوبِهِمْ إِلَّآ أَن تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ Kurmuş oldukları binaları, ölüp de kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe 111 Mealleri Karşılaştır İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cennehcennete, yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ânkur’âni, ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bih bihî, ve zâlike huvel fevzul azîmazîmu. ۞ إِنَّ ٱللَّهَ ٱشْتَرَىٰ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَٰلَهُم بِأَنَّ لَهُمُ ٱلْجَنَّةَ ۚ يُقَٰتِلُونَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ ۖ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ وَٱلْإِنجِيلِ وَٱلْقُرْءَانِ ۚ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِۦ مِنَ ٱللَّهِ ۚ فَٱسْتَبْشِرُوا۟ بِبَيْعِكُمُ ٱلَّذِى بَايَعْتُم بِهِۦ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. Tevbe 112 Mealleri Karşılaştır Ettâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh hudûdillâhi, ve beşşiril mu’minîn mu’minîne. ٱلتَّٰٓئِبُونَ ٱلْعَٰبِدُونَ ٱلْحَٰمِدُونَ ٱلسَّٰٓئِحُونَ ٱلرَّٰكِعُونَ ٱلسَّٰجِدُونَ ٱلْءَامِرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَٱلنَّاهُونَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَٱلْحَٰفِظُونَ لِحُدُودِ ٱللَّهِ ۗ وَبَشِّرِ ٱلْمُؤْمِنِينَ Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. Tevbe 113 Mealleri Karşılaştır Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîmcahîmi. مَا كَانَ لِلنَّبِىِّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن يَسْتَغْفِرُوا۟ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوٓا۟ أُو۟لِى قُرْبَىٰ مِنۢ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَٰبُ ٱلْجَحِيمِ Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere. Tevbe 114 Mealleri Karşılaştır Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâhiyyâhu, fe lemmâ tebeyyene lehû ennehuaduvvun lillâhi teberre’e minhminhu, inne ibrâhîme le evvâhun halîmhalîmun. وَمَا كَانَ ٱسْتِغْفَارُ إِبْرَٰهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَن مَّوْعِدَةٍ وَعَدَهَآ إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥٓ أَنَّهُۥ عَدُوٌّ لِّلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ ۚ إِنَّ إِبْرَٰهِيمَ لَأَوَّٰهٌ حَلِيمٌ İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi. Tevbe 115 Mealleri Karşılaştır Ve mâ kânallâhu lî yudılle kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yubeyyine lehum mâ yettekûnyettekûne, innallâhe bi kulli şey’in alîmalîmun. وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًۢا بَعْدَ إِذْ هَدَىٰهُمْ حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُم مَّا يَتَّقُونَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Tevbe 116 Mealleri Karşılaştır İnnallâhe lehu mulkus semâvâti vel ardardı, yuhyî ve yumîtyumîtu, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. إِنَّ ٱللَّهَ لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۚ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّ وَلَا نَصِيرٍ Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. Tevbe 117 Mealleri Karşılaştır Lekad tâballâhu alen nebiyyi vel muhâcirîne vel ensârillezînet tebeûhu fî sâatil usreti min ba’di mâ kâde yezîgu kulûbu ferîkın minhum summe tâbe aleyhim, innehu bihim raûfun rahîmrahîmun. لَّقَد تَّابَ ٱللَّهُ عَلَى ٱلنَّبِىِّ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ وَٱلْأَنصَارِ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ فِى سَاعَةِ ٱلْعُسْرَةِ مِنۢ بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِّنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ ۚ إِنَّهُۥ بِهِمْ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Şüphesiz O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. Tevbe 118 Mealleri Karşılaştır Ve ales selâsetillezîne hullifû, hattâ izâ dâkat aleyhimul ardu bimâ rehubet ve dâkat aleyhim enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhileyhi, summe tâbe aleyhim li yetûbû, innallâhe huvet tevvâbur rahîmrahîmu. وَعَلَى ٱلثَّلَٰثَةِ ٱلَّذِينَ خُلِّفُوا۟ حَتَّىٰٓ إِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ ٱلْأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنفُسُهُمْ وَظَنُّوٓا۟ أَن لَّا مَلْجَأَ مِنَ ٱللَّهِ إِلَّآ إِلَيْهِ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُوٓا۟ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah’ın azabından yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra eski hâllerine dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir. Tevbe 119 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn sâdikîne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَكُونُوا۟ مَعَ ٱلصَّٰدِقِينَ Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. Tevbe 120 Mealleri Karşılaştır Mâ kâne li ehlil medîneti ve men havlehum minel a’râbi en yetehallefû an resûlillâhi ve lâ yergabû bi enfusihim an nefsihnefsihî, zâlike bi ennehum lâ yusîbuhum zameun ve lâ nasabun ve lâ mahmesatun fî sebîlillâhi ve lâ yetaûne mevtıan yagîzul kuffâre ve lâ yenâlûne min aduvvin neylen illâ kutibe lehum bihî amelun sâlihsâlihun, innallâhe lâ yudîu ecrel muhsinînmuhsinîne. مَا كَانَ لِأَهْلِ ٱلْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُم مِّنَ ٱلْأَعْرَابِ أَن يَتَخَلَّفُوا۟ عَن رَّسُولِ ٱللَّهِ وَلَا يَرْغَبُوا۟ بِأَنفُسِهِمْ عَن نَّفْسِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ لَا يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَا يَطَـُٔونَ مَوْطِئًا يَغِيظُ ٱلْكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنْ عَدُوٍّ نَّيْلًا إِلَّا كُتِبَ لَهُم بِهِۦ عَمَلٌ صَٰلِحٌ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ ٱلْمُحْسِنِينَ Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amelin sevabı yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez. Tevbe 121 Mealleri Karşılaştır Ve lâ yunfikûne nefakaten sagîreten ve lâ kebîreten ve lâ yaktaûne vâdien illâ kutibe lehum lî yeczîyehumullâhu ahsene mâ kânû ya’melûnya’melûne. وَلَا يُنفِقُونَ نَفَقَةً صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً وَلَا يَقْطَعُونَ وَادِيًا إِلَّا كُتِبَ لَهُمْ لِيَجْزِيَهُمُ ٱللَّهُ أَحْسَنَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki bunlar, Allah’ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükâfatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın. Tevbe 122 Mealleri Karşılaştır Ve mâ kânel mu’minûne li yenfirû kâffehkâffeten, fe lev lâ nefere min kulli firkatin minhum tâifetun li yetefekkahû fîd dîni ve li yunzirû kavmehum izâ receû ileyhim leallehum yahzerûnyahzerûne. ۞ وَمَا كَانَ ٱلْمُؤْمِنُونَ لِيَنفِرُوا۟ كَآفَّةً ۚ فَلَوْلَا نَفَرَ مِن كُلِّ فِرْقَةٍ مِّنْهُمْ طَآئِفَةٌ لِّيَتَفَقَّهُوا۟ فِى ٱلدِّينِ وَلِيُنذِرُوا۟ قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوٓا۟ إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ Ne var ki mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar. Tevbe 123 Mealleri Karşılaştır Yâ eyyuhellezîne âmenû kâtilûllezîne yelûnekum minel kuffâri vel yecidû fîkum gilzahgilzaten, va’lemû ennallâhe meal muttekînmuttekîne. يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قَٰتِلُوا۟ ٱلَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ ٱلْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا۟ فِيكُمْ غِلْظَةً ۚ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلْمُتَّقِينَ Ey iman edenler! Kâfirlerden öncelikle yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. Tevbe 124 Mealleri Karşılaştır Ve îzâ mâ unzilet sûretun fe minhum men yekûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâîmânen, fe emmellezîne âmenû fe zâdethum îmânen ve hum yestebşirûnyestebşirûne. وَإِذَا مَآ أُنزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَٰذِهِۦٓ إِيمَٰنًا ۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فَزَادَتْهُمْ إِيمَٰنًا وَهُمْ يَسْتَبْشِرُونَ Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, alaylı bir şekilde “Bu hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler. Tevbe 125 Mealleri Karşılaştır Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fe zâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûnkâfirûne. وَأَمَّا ٱلَّذِينَ فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَتْهُمْ رِجْسًا إِلَىٰ رِجْسِهِمْ وَمَاتُوا۟ وَهُمْ كَٰفِرُونَ Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış küfürlerini artırmış, böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir. Tevbe 126 Mealleri Karşılaştır E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûnyezzekkerûne. أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِى كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar. Tevbe 127 Mealleri Karşılaştır Ve îzâ mâ unzilet sûretun nazara ba’duhum ilâ ba’dba’din, hel yerâkum min ehadin summensarafû, sarafallâhu kulûbehum bi ennehum kavmun lâ yefkahûnyefkahûne. وَإِذَا مَآ أُنزِلَتْ سُورَةٌ نَّظَرَ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ هَلْ يَرَىٰكُم مِّنْ أَحَدٍ ثُمَّ ٱنصَرَفُوا۟ ۚ صَرَفَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُم بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَفْقَهُونَ Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir. Tevbe 128 Mealleri Karşılaştır Lekad câekum resûlun min enfusikum azîzazîzun, aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîmrahîmun. لَقَدْ جَآءَكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِٱلْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. Tevbe 129 Mealleri Karşılaştır Fe in tevellev fe kul hasbîyallâhhasbîyallâhu, lâ ilâhe illâ hûvhûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîmazîmi. فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَقُلْ حَسْبِىَ ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ ۖ وَهُوَ رَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ Eğer yüz çevirirlerse de ki “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.”
Kuran-ı Kerim’in 9. suresi olan Tevbe Suresi, Medine’de nazil olmuştur ve 129 ayettir. Tevbe Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet MealiTevbe SuresiSon iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin vefatına yakın bir zamanda inmiştir. 129 Suresi 129 Ayetten oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’in dokuzuncu suresidir. Tevbe Suresi 10. Cüzde yer alır. Tevbe kelime anlamı olarak tövbe, istiğfar anlamına gelir. Medine’de nazil olmuştur. 10873 harften oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’de iniş sırasına göre 113. adını Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği 104. âyetten almıştır. İlk âyette geçen “berâet” kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da verilmiştir. Başında besmele olmayan tek Suresi Hakkında Kısa BilgiBu sure adını 104. ayetten alır. Bu ayet tevbeyle ilgili olduğu için sureye bu isim verilmiştir. Surenin diğer meşhur ismi “Berâe” kelime anlamı olarak; aklanmak, yükümlülükten kurtulmak, azade olmak gibi anlamlara surenin ilk kelimesidir. Sûrenin bundan başka Mukaşkışe, Mübasıra, Müşerride, Muhziye, Kadime, Musıra, Hafira, Münekkile, Müdemdime, Azab gibi pek çok ismi vardır. Sure 129 Suresi 128 ve 129. ayetler Mekke’de, diğerleri hicretin dokuzuncu yılında Medine’de, Hadid suresinden sonra inmiştir. Kurandaki resmi sıra itibarıyla 9. suredir. İniş sırası itibarıyla 113. Suresinin başında besmele yer besmelesiz oluşunun nedeni konusunda müfessirler iki görüş ileri görüşe göre surenin besmelesiz oluşunun nedeni, bu surenin Enfâl suresi’nin devamı olarak görüşe göre ise sure müşriklere bir ihtar ve onlara Yüce Allah’tan bir kesin uyarı olduğu için besmelesiz başlamaktadır. Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının zikredilerek müşriklere hitap edilmesinin uygun olmadığı ileri sürülmüştür. Çünkü besmele, güven ve rahmet ifade eden bir Süresi Nüzul iniş SebebiHicretin dokuzuncu yılında Hz. Ebu Bekir, hac emîri olarak tayin edilmiş ve Müslümanlar hacca gönderilmişti. Bu sure inince Resûlullah s. a. Allah’ın emirlerini hacdaki insanlara tebliğ etmesi için Hz. Ali’yi Ali hac kafilesine ulaştığında Hz. Ebu Bekir, “Amir olarak mı geldin, yoksa memur olarak mı?” diye sordu. Hz. Ali, sadece sureyi Mekke’de hacılara tebliğ ile memur olduğunu bildirdi. Hz. Ali bayramın birinci günü Akabe Cemresi yanında ayağa kalkarak kendisinin Peygamber tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu bildirdi ve bir hutbe okudu, sonra da Tevbe Suresinin başından 30 veya 40 ayet okuyarak şöyle dediDört şeyi tebliğe memurum, Bu yıldan sonra Kâbe’ye hiçbir müşrik yaklaşmayacak, Hiç kimse çıplak olarak Kâbe’yi ziyaret etmeyecek, Müminden başkası cennete girmeyecek, Müşrik kabileler tarafından bozulmamış antlaşmalar, antlaşma süresinin sonuna kadar yürürlükte ve Tevbe Surelerinin Fazileti Hakkında Hadisi ŞeriflerPeygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdular ki “Enfal ve Tevbe surelerini okumaya devam eden kimseye kıyamet gününde şefaat Ederim. Ve o kişi münafıklıktan uzak olur. Bu sureleri okuyan kişiye, münafık erkek ve kadınların sayısı kadar ecir yazılır. Arşı yüklenen melekler, o kişi ölünceye kadar onun için istiğfar ederler.”Her kim Tevbe suresinin son iki ayeti olan 128 ve 129. ayetini okumaya devam ederse, enkaz altında kalarak, boğularak, yanarak ve demir darbesiyle ölmez.” Suresi Fazileti ve SırlarıHer çeşit şerden kurtulmak için yedi defa Tevbe Suresi kim güneş doğmadan önce Tevbe suresinin 128, 129 ayetleri 10 kere okursa, hastalığına bi-iznillah şifa kim ketenden dokunmuş bir bez parçasına herhangi bir kameri ayın ilk günü Tevbe suresinin 46. ayetini yazar ve bu yazının çerçevesine hırsız olacağı şüphenilen veya evden kaçan kişinin ismini anne ismiyle beraber yazar …. oğlu/kızı … ve o yazılı keten parçasının ortasına çivi çakarak ayak basılmayan temiz bir toprağa gömerse, muradı kim Cuma gecesi teheccüd vaktinde Tevbe suresinin son ayetini ve “Ente yâ Rabbi Hasbi’ala fülânibni Fülanete. E’atıf kalbehü aleyye ve zellihü li.” duasını 300 kere okursa, buğzeden kimsenin bunları okuyan kişiye karşı sevgi beslemesine sebep El-Makri Rahmetullahi Aleyh şöyle anlatıyor-Ebubekir eş-Şibli Hazretleri yanıma geldi. O sırada mescidde bulunuyordum. Ayağa kalkıp ona saygı gösterdim. Bunun üzerine arkadaşlarım benim bu hareketimi yadırgamışlar. Bana gelip dediler ki-Siz Ali bin İsa el-Vezir geldiğinde önünden kalkmadınız da Şibli gelince kalktınız! Neden?-Resulüllah’ın Değer verdiği bir adamın önünde nasıl kalmayayım? Rü’yamda Resulüllah Efendimiz’i gördüm; bana dedi ki “Ya Ebubekir! Yarın olunca Cennet ehlinden bir adam sana gelecek. Gelince ona ikramda bulun!”Aradan yani Şibli geldikten iki gün geçince tekrar Resulüllah Efendimiz’i rüyamda gördüm ; bu kez bana dedi ki“Ya Ebabekir! Sen Cennet ehlinden bir adama ikramda bulunduğun için Allah da sana ikramda bulundu.”Bunun üzerinde bende sordum-Ya Resulallah! Şibli ne ile bu dereceye hak kazandı?-“O öyle bir adamdır ki beş vakit namaz kılar; her namazın arkasında zikrini yapar ve LEKAD CAEKÜM RESÜLÜN ayetini tevbe-128 sonuna kadar okur. Onun bu halie seksen yıldan beri devam eder. Böyle amel edene ikramda bulunmayayım mı?”diye cevap Davud’un süneninde rivayet olunduğuna göre; Ebu’d-Derdâ Hazretleri demiştir ki, Kim sabaha ve akşama erişdiği vakitlerde yedişer defa “Hasbiyalla hü lâ ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü’l-arşi’l-azim” Tevbe Suresi 129. Ayet – Ondan başka ilah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim. O ulu arşın da sahibidir” diye dua ederse Allah onu üzen her şeye karşı ona yeter bu kelimelere olan güveninde ister sadık olsun, ister sadık olmayıp yalancı olsun.Ebû Dâvud, hadis no 5081, Suyuti, ed-Dürrü’l-mensur, 4/334Açıklama Bu kelimeleri sabah ve akşam vakitlerinde okumak, dünyevi ve uhrevi bütün sıkıntı ve üzüntülerden kurtarır. Bu kelimeler öyle bereketlidir ki, onları tesirlerine inanarak okuyan kimseler bir yana, onların yapacağı tesire güveni tam olmayan okuyan kimseleri bile sıkıntılarından اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِTevbe Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…Tevbe Suresi 1. Ayet Berâetun minallâhi ve resûlihî ilellezîne âhedtum minel muşrikîn muşrikîne. Anlamı Müşriklerden, ahd aldığınız kimselere Allah’tan ve O’nun resûlünden bir beraattir bir ihtardır.Tevbe Suresi 2. Ayet Fesîhû fil ardı erbeate eşhurin va’lemû ennekum gayru mu’cizîllâhi ve ennallâhe muhzîl kâfirînkâfirîne. Anlamı Artık yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve muhakkak ki siz, Allah’ı aciz bırakamayacağınızı ve Allah’ın kâfirleri alçaltıcı olduğunu Suresi / Ayet-3 Ve ezanun minallâhi ve resûlihî ilen nâsi yevmel haccıl ekberi ennallâhe berîun minel muşrikîne ve resûluh resûluhu, fe in tubtum fe huve hayrun lekum, ve in tevelleytum fa’lemû ennekum gayru mu’cizîllâh mu’cizîllâhi, ve beşşirillezîne keferû bi azâbin elîmelîmin. Anlamı Ve büyük hac Hacc’ul ekber günü, Allah’tan ve O’nun resûlünden insanlara bir bildiridir ilândır. Muhakkak ki; Allah ve O’nun resûlü, müşriklerden berîdir uzaktır. Bundan sonra eğer tövbe ederseniz, artık o tövbe etmeniz sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz çevirirseniz, siz Allah’ı aciz bırakamayacağınızı biliniz. Ve kâfir kimseleri elîm bir azap ile uyar ikaz et.Tevbe Suresi / Ayet-4 İllellezîne âhedtum minel muşrikîne summe lem yankusûkum şey’en ve lem yuzâhirû aleykum ehaden fe etimmû ileyhim ahdehum ilâ muddetihim, innallâhe yuhıbbul muttekîn muttekîne. Müşriklerden ahd aldığınız kimselerden, sonradan sizden bir şey eksiltmeyenler ve size karşı birisiyle hiç kimseyle yardımlaşmayanlar müstesna. O taktirde onlara, onların müddetine kadar ahdlerini tamamlayın. Muhakkak ki Allah, takva sahiplerini Suresi / Ayet-5 Fe izenselehal eşhurul hurumu faktulûl muşrikîne haysu vecedtumûhum ve huzûhum vahsurûhum vak’udû lehum kulle marsad marsadin, fe in tâbû ve ekâmûs salâte ve âtûz zekâte fe hallû sebîlehum, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin kuşatın. Gözetleme yerlerinin hepsine oturun onları gözaltında tutun. Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o taktirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahîm’ Suresi / Ayet-6 Ve in ehadun minel muşrikînestecâreke fe ecirhu hattâ yesmea kelâmallâhi summe eblighu me’menehme’menehu, zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’lemûnya’lemûne. Ve eğer müşriklerden birisi senden yardım isterse, o taktirde, Allah’ın kelâmını işitinceye kadar onu himaye et. Sonra onu emin olduğu yere ulaştır. İşte bu, onların bilmeyen bir kavim olmalarından Suresi / Ayet-7 Keyfe yekûnu lil muşrikîne ahdun ındallâhi ve ınde resûlihî illellezîne âhedtum ındel mescidil harâmharâmi, fe mestekâmû lekum festekîmû lehum, innallâhe yuhıbbul muttekînmuttekîne. Allah’ın ve O’nun resûlünün yanında müşriklerin nasıl bir ahdi olur? Mescid-i Haram yanında ahd aldığınız kimseler müstesna. Artık sizin için ikâme ettikleri şeyde ahdlerini tutarlarsa siz de onlar için ikâme edin ahdinizi yerine getirin. Muhakkak ki Allah; takva sahiplerini Suresi / Ayet-8 Keyfe ve in yazherû aleykum lâ yerkubû fîkum illen ve lâ zimmeh zimmeten, yurdûnekum bi efvâhihim ve te’bâ kulûbuhum, ve ekseruhum fâsikûnfâsikûne. Nasıl ahdleri olabilir ki? Eğer size karşı kuvvetlenirlerse birbirlerine arka çıkarlarsa sizin hakkınızda bir yakınlık akrabalık ve bir zimmet ahdlerinizden dolayı sahip olduğunuz hakları gözetmezler ve onların kalpleri direndiği halde sizi ağızlarıyla sözleriyle razı ederler ve onların çoğu Suresi / Ayet-9 İşterev bi âyâtillâhi semenen kalîlen fe saddû an sebîlihsebîlihî,innehum sâe mâ kânû ya’melûnya’melûne. Allah’ın âyetlerini az bir bedele sattılar. Böylece O’nun Allah’ın yolundan insanları men ettiler Sıratı Mustakîm’e insanların ulaşmasına mani oldular. Muhakkak ki; onların yapmış oldukları kötü fena bir şey muhakkak ki; onlar, kötü bir şey yapmış oldular.Tevbe Suresi / Ayet-10 Lâ yerkubûne fî mu’minin illen ve lâ zimmehzimmeten, ve ulâike humul mu’tedûnmu’tedûne. Mü’minler hakkında bir yakınlık ve bir zimmet gözetmezler mü’minlerin alacaklarını ödemezler. İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler haddi aşanlar Suresi / Ayet-11 Fe in tâbû ve ekâmus salâte ve âtuz zekâte fe ıhvânukum fîd dîn dîni, ve nufassılul âyâti li kavmin ya’lemûnya’lemûne. Bundan sonra eğer onlar, resûlün önünde Allah’a ulaşmayı dileyerek tövbe ederlerse ve namazı ikâme ederlerse kılarlarsa ve zekâtı verirlerse artık onlar, sizin dînde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir kavim topluluk için âyetleri ayrı ayrı Suresi / Ayet-12 Ve in nekesû eymânehum min ba’di ahdihim ve ta’anû fî dînikum fe kâtilû eimmetel kufri innehum lâ eymâne lehum leallehum yentehûnyentehûne. Ve ahdlerinden sonra şâyet yeminlerini bozarlarsa ve dîniniz hakkında dil uzatırlarsa o taktirde küfrün önderleri ile savaşın. Çünkü onların muhakkak ki; onların, yeminleri yoktur. Böylece umulur ki Suresi / Ayet-13 E lâ tukâtilûne kavmen nekesû eymânehum ve hemmû bi ihrâcir resûli ve hum bedeûkum evvele merrehmerretin, e tahşevnehum, fallâhu ehakku en tahşevhu in kuntum mu’minînmu’minîne. Yeminlerini bozan bir kavimle savaşmayacak mısınız? Ve onlar resûlü yurdundan çıkarmaya kalkıştılar karar verdiler ve sizinle savaşa ilk defa başlayanlar onlardır. Onlardan korkuyor musunuz? Halbuki Allah, şâyet mü’minlerseniz, O’ndan korkmanız için daha çok hak Suresi / Ayet-14 Kâtilûhum yuazzibhumullâhu bi eydîkum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve yeşfi sudûre kavmin mu’minînmu’minîne. Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onları azaplandırır ve onları alçaltır. Ve onlara karşı size yardım eder zafere ulaştırır. Ve mü’minler kavminin göğüslerine şifa verir iyileştirir, ferahlatır.Tevbe Suresi / Ayet-15 Ve yuzhib gayza kulûbihim, ve yetûbullâhu alâ men yeşâ’u, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. Ve onların kalplerindeki öfkeyi giderir. Ve Allah, dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Ve Allah; Alîm’dir bilen, Hakîm’dir hikmet sahibi, hüküm sahibi.Tevbe Suresi / Ayet-16 Em hasibtum en tutrekû ve lemmâ ya’lemillâhullezîne câhedû minkum ve lem yettehızû min dûnillâhi ve lâ resûlihî ve lel mu’minîne ve lîcehlîceten, vallâhu habîrun bi mâ ta’melûnta’melûne. Yoksa siz Allah’ın, sizden savaşanları ve Allah’tan ve O’nun resûlünden ve mü’minlerden başkasını dost edinmeyenleri bilmesine rağmen, bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptığınız şeylerden Suresi / Ayet-17 Mâ kâne lil muşrikîne en ya’murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufrkufri, ulâike habitat a’mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn hâlidûne. Müşriklerin, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin nefslerinin küfürlerine inkârlarına, kâfirliklerine şahitler iken. İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar, ateşte ebedî kalacak Suresi / Ayet-18 İnnemâ ya’muru mesâcidallâhi men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve ekâmes salâte ve âtez zekâte ve lem yahşe illâllâhe fe asâ ulâike en yekûnû minel muhtedînmuhtedîne. Allah’ın mescidlerini ancak, Allah’a ve ahiret gününe ruhu ölmeden evvel Allah’a ulaştırma gününe îmân eden ve namazı ikame eden ve zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların böylece hidayete erenlerden olması Suresi / Ayet-19 E cealtum sikâyetel hâcci ve ımâretel mescidil harâmi ke men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve câhede fî sebilillâhsebilillâhi, lâ yestevûne ındallâhındallâhi, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. Siz hac edenlere su verilmesini, Mescid-i Haram’ın imar edilmesini, Allah’a ve yevm’il âhire îmân eden ve Allah yolunda cihad eden kimse gibi onunla bir mi tuttunuz? Onlar Allah katında müsavi eşit değildir. Ve Allah, zalim kavmi hidayete Suresi / Ayet-20 Ellezîne amenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim a’zamu dereceten ındallâhındallâhi ve ulâike humul fâizûn fâizûne. Âmenû olan ve hicret göç eden kimselerin, malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimselerin, Allah’ın katında en büyük dereceleri vardır. Ve işte onlar, onlar kurtuluşa Suresi / Ayet-21 Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetin minhu ve rıdvânin ve cennâtin lehum fîhâ naîmun mukîmmukîmun. Rab’leri, kendinden O’ndan bir rahmet ile ve bir rıdvan razı oluş ile ve cennetler ile onları müjdeler. Onlar için, orada devamlı daimî ni’metler Suresi / Ayet-22 Hâlidîne fîhâ ebedâebeden, innallâhe indehû ecrun azîm azîmun. Onlar, orada ebedî sonsuz kalıcıdırlar. Muhakkak o Allah ki; O’nun katında, ecrul azîm büyük bir ecir, bedel Suresi / Ayet-23 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızû âbâekum ve ihvânekum evliyâe inistehabbûl kufre alel îmâni, ve men yetevellehum minkum fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. Ey âmenû olanlar! Îmâna karşı îmânın üstüne, îmândan üstün tutarak şâyet küfrü severlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Ve sizden kim onlara dönerse işte onlar, onlar Suresi / Ayet-24 Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye’ tiyallâhu bi emrihemrihî, vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikînfasikîne. De ki “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından satışının durmasından korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz hoşunuza giden evler, Allah’tan ve O’nun resûlünden ve O’nun Allah’ın yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini topluluğunu hidayete Suresi / Ayet-25 Lekad nasarakumullâhu fî mevâtıne kesîretin ve yevme huneynin iz a’cebetkum kesretukum fe lem tugni ankum şey’en ve dâkat aleykumul ardu bi mâ rehubet summe velleytum mudbirîne. Andolsun ki; Allah, size birçok savaş yerinde ve Huneyn günü yardım etti. Çokluğunuz hoşunuza gittiği halde hoşunuza gitmesine rağmen artık size bir fayda bir şey vermedi. Yeryüzünün genişliğine rağmen size dar geldi. Sonra arkanıza geri Suresi / Ayet-26 Summe enzelallâhu sekînetehu alâ resûli-hî ve alel mu’minîne ve enzele cunûden lem terev-hâ ve azzebellezîne keferû ve zâlike cezâul kâfirînkâfirîne. Sonra Allah, resûlünün ve mü’minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve sizin onu göremediğiniz bir ordu indirdi ve kâfirleri azaplandırdı. Ve işte bu, kâfirlerin Suresi / Ayet-27 Summe yetûbullâhu min ba’di zâlike alâ men yeşâ’u, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. Daha sonra da bunun ardından Allah, dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Ve Allah, Gafur’dur mağfiret edendir ve Rahîm’dir rahmet nurunu yollayandır.Tevbe Suresi / Ayet-28 Yâ eyyuhellezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrebul mescidel harâme ba’de âmihim hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe, innallâhe alîmun hakîmhakîmun. Ey âmenû olanlar Allah’a ulaşmayı dileyenler! Müşrikler sadece bir necistir pisliktir. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Ve eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah şâyet dilerse Kendi fazlından sizi yakında zenginleştirecektir. Muhakkak ki Allah; Alîm’dir, Hakîm’ Suresi / Ayet-29 Kâtilûllezîne lâ yu’minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhıri ve lâ yuharrimûne mâ harremallâhu ve resûluhu ve lâ yedînûne dînel hakkı minellezîne ûtûl kitâbe hattâ yu’tûl cizyete an yedin ve hum sâgirûnsâgirûne. Kitap verilenlerden, Allah’a ve yevm’il âhire Allah’a ulaşma gününe inanmayan kimselerle ve Allah’ın ve O’nun Resûl’ünün haram ettiğini haram etmeyenlerle ve hak dîni, dîn edinmeyenlerle, onlar küçük düşüp, cizyeyi elleriyle verinceye kadar Suresi / Ayet-30 Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârel mesîhubnullâhmesîhubnullâhi zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablkablu kâtelehumullâhkâtelehumullâhu ennâ yu’fekûnyu’fekûne. Ve yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur.” dediler ve nasraniler “Mesih Allah’ın oğludur.” dediler. Onların ağızlarıyla söylediği bu sözler, daha önce inkâr eden kimselerin sözlerine benziyor. Allah onları öldürsün. Nasıl da Suresi / Ayet-31 İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryemmeryeme, ve mâ umirû illâ li ya’budû ilâhen vâhidâ vâhiden,lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûnyuşrikûne. Onlar, ahbarları dîn adamlarını ve ruhbanları rahipleri ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka Rab’ler edindiler. Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O’ndan başka ilâh yoktur. Onların şirk koştukları şeylerden O Allah, Suresi / Ayet-32 Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye’ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûnkâfirûne. Onlar ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey Suresi / Ayet-33 Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûnmuşrikûne. Resûl’ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile bu dîni bütün dînler üzerine izhar etmesi hak dîn olduğunu ispat etmesi için gönderen Suresi / Ayet-34 Yâ eyyuhellezîne âmenû inne kesîren minel ahbâri ver ruhbâni le ye’kulûne emvâlen nâsi bil bâtıli ve yasuddûne an sebîlillâhsebîlillâhi, vellezîne yeknizûnez zehebe vel fıddate ve lâ yunfikûnehâ fî sebîlillâhi fe beşşirhum bi azâbin elîmelîmin. Ey âmenû olanlar ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler! Muhakkak ki; ahbarlardan yahudi âlimlerden ve ruhbanlardan rahiplerden çoğu, mutlaka insanların mallarını bâtılla boş yere, haksız olarak yerler ve Allah’ın yolundan engellerler mani olurlar. Ve altın ve gümüşü biriktiren ve onu Allah yolunda infâk etmeyen kimseler; artık onlara elîm azabı haber Suresi / Ayet-35 Yevme yuhmâ aleyhâ fî nâri cehenneme fe tukvâ bihâ cibâhuhum ve cunûbuhum ve zuhûruhum, hâzâ mâ keneztum li enfusikum fe zûkû mâ kuntum teknizûnteknizûne. Cehennem ateşinde üzerlerinde demir kızdırıldığı gün, böylece onunla, onların alınları, yanları, sırtları dağlanır. Bu, kendiniz nefsiniz için biriktirdiğiniz şeylerdir. Böylece biriktirmiş olduğunuz şeyleri tadın!Tevbe Suresi / Ayet-36 İnne iddeteş şuhûri indallâhisnâ aşere şehren fî kitâbillâhi yevme halakas semâvâti vel arda minhâ erbeatun hurumahurumun zâliked dînul kayyimu fe lâ tazlimû fîhinne enfusekum ve kâtilûl muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffehkâffeten, va’lemû ennallâhe meal muttekînmuttekîne. Muhakkak ki; Allah’ın kitabında ifade edildiği üzere ayların adedi, Allah’ın indinde semaların göklerin ve yerin yaratıldığı gün zaman 12’dir 12 olarak dizayn edilmiştir. Onlardan dördü haram aylardır. Bu dîn, kayyum olan dîndir. Artık onların içinde o aylarda nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak Allah, takva sahipleri ile Suresi / Ayet-37 İnnemen nesîu ziyâdetun fîl kufri yudallu bihillezîne keferû yuhillûnehu âmen ve yuharrimûnehu âmen li yuvâtiû iddete mâ harremallâhu fe yuhillû mâ harremallâhharremallâhu, zuyyine lehum sûu a’mâlihim, vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirînkâfirîne. Haram ayları terketmek ertelemek ancak küfürde artıştır. Kâfirler onunla saptırılır. Allah’ın haram ettiği şeyin haram ayların adedinin müddetinin uyması için onu tehir edilen, ertelenen ayı bir yıl helâl sayarlar ve onu tehir edilen, ertelenen ayı bir yıl haram sayarlar. Böylece Allah’ın haram ettiği şeyi helâl sayarlar. Onların kötü amelleri onlara süslendi güzel gösterildi. Ve Allah, kâfir kavmi hidayete Suresi / Ayet-38 Yâ eyyuhellezîne âmenû mâ lekum izâ kîle lekumunfirû fî sebîlillâhissâkaltum ilel ardardi, e radîtum bil hayâtid dunyâ minel âhirehâhireti, fe mâ metâul hayâtid dunyâ fîl âhireti illâ kalîlkalîlun. Ey âmenû olanlar ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya inananlar! Size ne oldu? Size, “Allah’ın yolunda cihada çıkın nefsinizle cihad ederek, ruhunuzu Allah’a ulaştırın düşmanlarınızla, kâfirlerle cihad edin.” denildiği zaman, siz bulunduğunuz yere meyledip kaldınız ruhunuz Allah’a doğru yola çıkmadı İslâm ordusu içinde savaşa katılmadınız. Ahiretten ruhunuzu Allah’a ulaştırmaktan vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatının metaı malı, faydası, ahiretten ruhu Allah’a ulaştırmaktan daha Suresi / Ayet-39 İllâ tenfirû yuazzibkum azâben elîmen ve yestebdil kavmen gayrekum ve lâ tedurrûhu şey’â şeyen, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrkadîrun. Sefere çıkmanız Allah’a ulaşmak için ruhunuzu Sıratı Mustakîm’e ulaştırmanız hariç, savaşa gönüllü olarak katılmadığınız taktirde size elîm bir azapla azap eder. Ve sizden başka bir kavimle sizi değiştirir. O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, herşeye Suresi / Ayet-40 İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm hakîmun. O’na sizin yardım etmeniz dışında etmediğinizde o zaman Allah, O’na Resûl’e yardım etmişti. Kâfir olanlar, O’nu Mekke’den çıkardığı çıkmaya mecbur ettikleri zaman iki kişinin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O’nun üzerine sekînetini O’nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir üstündür, Hakîm’dir hüküm sahibi ve hikmet sahibidir.Tevbe Suresi / Ayet-41 İnfirû hıfâfen ve sikâlen ve câhidû bi emvâlikum ve enfusikum fî sebîlillâhsebîlillâhi, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûnta’lemûne. Hafif ve ağır süvari ve piyade olarak sefere çıkın ve mallarınızla ve canlarınızla nefslerinizle Allah yolunda cihad edin savaşın. İşte bu, eğer bilmiş olsanız, sizin için daha Suresi / Ayet-42 Lev kâne aradan karîben ve seferen kâsıden lettebeûke ve lâkin beudet aleyhimuş şukkahşukkatu, ve seyahlifûne billâhi levisteta’nâ leharecnâ meakum, yuhlikûne enfusehum, vallâhu ya’lemu innehum le kâzibûnkâzibûne. Eğer yakın olan bir dünya malı ganimet ve rahat bir sefer olsaydı, elbette sana tâbî olurlardı ve lâkin meşakkatli sefer onlara uzak geldi. “Şâyet gücümüz yetseydi elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Kendilerini nefslerini helâk ediyorlar. Ve Allah, onların gerçekten yalancılar olduğunu Suresi / Ayet-43 Afallâhu ankanke, lime ezinte lehum hattâ yetebeyyene lekellezîne sadakû ve ta’lemel kâzibînkâzibîne. Allah seni affetti, sadık olanlar sana belli oluncaya ve yalancıları bilinceye öğreninceye kadar niçin beklemeyip onlara izin verdin?Tevbe Suresi / Ayet-44 Lâ yeste’zinukellezîne yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri en yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim,vallâhu alîmun bil muttekînmuttekîne. Allah’a ve ahiret gününe ölmeden evvel Allah’a ulaşma gününe îmân eden kimseler, malları ve canları ile cihad etmek konusunda senden izin istemezler. Ve Allah, takva sahiplerini Suresi / Ayet-45 İnnemâ yeste’zinulkellezîne lâ yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri vertâbet kulûbuhum fe hum fî reybihim yetereddedûnyetereddedûne. Senden sadece Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar ve kalpleri şüpheye düşmüş olanlar izin isterler. Artık onlar, kendi şüpheleri içinde tereddüt ederler bocalarlar.Tevbe Suresi / Ayet-46 Ve lev erâdûl hurûce le eaddû lehû uddeten ve lâkin kerihallâhunbiâsehum fe sebbetahum ve kîlak’udû meal kâidîn kâidîne. Ve eğer çıkmak isteselerdi onun savaş için elbette bir hazırlık yaparlardı. Ve fakat Allah, onların durumunu kerih gördü. Böylece onları alıkoydu ve onlara “Geri kalanlarla oturanlarla beraber oturun.” Suresi / Ayet-47 Lev harecû fîkum mâ zâdûkum illâ habâlen ve lâ evdaû hılâlekum yebgûnekumul fitnehfitnete, ve fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne. Eğer sizin aranızda savaşa çıksalardı, size kötülüğü arttırmalarından başka bir şey yapmazlardı. Sizin içinizde fitne çıkmasını isterler ve mutlaka sizin aranızda gayret gösterirler. Sizin aranızda onları dinleyecek olanlar var ve Allah zalimleri Suresi / Ayet-48 Lekadibtegûl fîtnete min kablu ve kallebû lekel umûre hattâ câel hakku ve zahere emrullâhi ve hum kârihûnkârihûne. Andolsun ki; daha önce de fitne çıkarmak istediler ve hak gelinceye kadar sana birtakım işler çevirdiler. Ve onlar, kârihûn kerih görenler olmalarına rağmen istememelerine rağmen Allah’ın emri zahir oldu açığa çıktı, belli oldu.Tevbe Suresi / Ayet-49 Ve minhum men yekûlu’zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fîl fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfîrinkâfîrine. Ve onlardan biri “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.” der. Onlar fitneye düşmüş değiller mi? Ve muhakkak ki; cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir kuşatıcıdır.Tevbe Suresi / Ayet-50 İn tusıbke hasenetun tesu’hum, ve in tusıbke musîbetun yekûlû kad ehaznâ emrenâ min kablu ve yetevellev ve hum ferihûnferihûne. Eğer sana bir hasene isabet ederse bu, onları üzer ve eğer sana bir musîbet isabet ederse “Biz daha önce tedbirimizi almıştık.” derler ve sevinerek dönüp Suresi / Ayet-51 Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûnmu’minûne. De ki “Allah’ın bize yazdığı şeyden başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim Mevlâ’mızdır.” Ve artık mü’minler, Allah’a tevekkül Suresi / Ayet-52 Kul hel terabbesûne binâ illâ ıhdel husneyeynhusneyeyni ve nahnu neterabbesu bikum en yusîbekumullâhu bi azâbin min indihî ev bi eydînâ, fe terabbasû innâ meakum muterabbisûnmuterabbisûne. De ki “Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Ve biz de Allah’ın, O’nun katından veya bizim elimizle size bir azap isabet ettirmesini bekliyoruz. Artık siz de bekleyin! Muhakkak ki; biz de sizinle beraber Suresi / Ayet-53 Kul enfikû tav’an ev kerhen len yutekabbele minkum, innekum kuntum kavmen fâsikînfâsikîne. De ki “Kerih görerek veya gönül rızası ile de infâk etseniz, sizden asla kabul edilmez. Çünkü siz fasık bir kavim oldunuz.”Tevbe Suresi / Ayet-54 Ve mâ meneahum en tukbele minhum nefekâtuhum illâ ennehum keferû billâhi ve bi resûlihî ve lâ ye’tûnes salâte illâ ve humkusâlâ ve lâ yunfikûne illâ ve hum kârihûnkârihûne. Ve onların infâklerinin, onlardan kabul edilmesine mani olan şey, ancak Allah’ı ve O’nun resûllerini inkâr etmeleri ve namaza üşenerek gelmeleri ve onların ancak kerih görerek infâk Suresi / Ayet-55 Fe lâ tu’cibke emvâluhum ve lâ evlâduhum, innemâ yurîdullâhu li yuazzibehum bihâ fîl hayâtid dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûnkâfirûne. Artık onların malları ve evlâtları da senin hoşuna gitmesin. Allah dünya hayatında onları, onunla onlarla azaplandırmayı ve onların nefslerinin canlarının, kâfir olarak çıkmasını Suresi / Ayet-56 Ve yahlifûne billâhi innehum le minkum, ve mâ hum minkum ve lâkinnehum kavmun yefrekûnyefrekûne. Onlar, sizden olmadıkları halde mutlaka sizden olduklarına Allah’a yemin ederler. Onlar, korkak bir kavimdir topluluktur.Tevbe Suresi / Ayet-57 Lev yecidûne melce’en ev magârâtin ev muddehalen le vellev ileyhi ve hum yecmehûnyecmehûne. Eğer onlar, sığınacak bir yer veya mağaralar veya girilecek bir yer bulsalardı, mutlaka oraya yönelip, süratle koşarlardı kaçarlardı.Tevbe Suresi / Ayet-58 Ve minhum men yelmizuke fis sadakâtsadakâti, fe in u’tû minhâ radû ve in lem yu’tav minhâ îzâ hum yeshatûnyeshatûne. Ve onlardan, sadakalar konusunda seni ayıplayan kimseler vardır. Öyle ki eğer ondan sadakadan, ganimetten onlara verilirse razı olurlar ve ondan verilmezse, o zaman Suresi / Ayet-59 Ve lev ennehum radû mâ âtâhumullâhu ve resûluhu ve kâlû hasbunâllâhu se yu’tinâllâhu min fadlihî ve resûluhû innâ ilâllâhi râgıbûnrâgıbûne. Ve eğer onlar, gerçekten Allah’ın ve O’nun resûlünün onlara verdiği şeye ganimet payına razı olsalardı “Allah bize kâfidir, Allah ve O’nun resûlü bize yakında fazlından verecek. Muhakkak ki; biz Allah’a rağbet edenleriz.” Suresi / Ayet-60 İnnemas sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnissebîlvebnissebîli, farîdaten minallâhminallâhi, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. Muhakkak ki; sadaka, Allah’tan bir farz olarak fakirler ve miskinler yoksullar ve memurlar zekât toplayıcılar içindir. Ve kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara ve kölelere harcamaya ve borçlulara ve Allah yolunda olanlara ve yolculara aittir. Ve Allah, bilendir, hüküm Suresi / Ayet-61 Ve minhumullezîne yu’zûnen nebiyye ve yekûlûne huve uzunuzunun, kul uzunu hayrin lekum yu’minu billâhi ve yu’minu lil mu’minîne ve rahmetun lillezîne âmenû minkum, vellezîne yu’zûne resûlallâhi lehum azâbun elîmelîmun. Onlardan nebîye eza eziyet eden kimseler “O bir kulak gibidir, her söyleneni dinler, inanır.” diyorlar. De ki “O, sizin için hayrın kulağıdır sözünüzü işitir, kabul eder; bilmemesinden değil, sizi tekzip etmemesinden dolayı hayrın kulağıdır. Ve Allah’a inanır ve mü’minlere inanır. Ve sizden âmenû olanlar için bir rahmettir. Allah’ın resûlüne eza edenlere ona yakışıksız söz söyleyenlere, ayıplayanlara, onlara, elîm bir azap Suresi / Ayet-62 Yahlifûne billâhi lekum li yurdûkum, vallâhu ve resûluhû ehakku en yurdûhu in kânû mu’minînmu’minîne. Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler ve eğer mü’minlerse mü’min olsalardı, Allah ve resûlü, razı edilmeleri için daha çok hak Suresi / Ayet-63 E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîmazîmu. Allah ve O’nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır rezilliktir.Tevbe Suresi / Ayet-64 Yahzerul munâfikûne en tunezzele aleyhim sûretun tunebbiuhum bi mâ fî kulûbihim, kulistehziu, innallâhe muhricun mâ tahzerûntahzerûne. Münafıklar, onların kalplerinde olan şeyi onlara haber veren bir surenin onlara indirilmesinden çekiniyorlar. De ki “Alay edin. Muhakkak ki Allah, çekindiğiniz gizlediğiniz şeyi açığa çıkarandır.”Tevbe Suresi / Ayet-65 Ve lein se’eltehum le yekûlunne innemâ kunnâ nahûdu ve nel’abnel’abu, kul e billâhi ve âyâtihî ve resûlihî kuntum testehziûn testehziûne. Ve eğer onlara sorarsan mutlaka “Biz sadece lâfa dalmıştık ve eğleniyorduk.” diyecekler. De ki “Siz, Allah ile O’nun âyetleri ve O’nun resûlü ile mi alay ediyordunuz?”Tevbe Suresi / Ayet-66 Lâ ta’tezirû kad kefertum ba’de îmânikum, in na’fu an tâifetin minkum nuazzib tâifeten bi ennehum kânû mucrimînmucrimîne. Özür beyan etmeyin. Siz, îmânınızdan sonra inkâr etmiştiniz. Eğer sizden bir grubu affetsek de suçlu olmalarından dolayı bir diğer gruba da azap Suresi / Ayet-67 El munâfikûne vel munâfikâtu ba’duhum min ba’dba’din, ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne humul fâsikûnfâsikûne. Münafık erkekler ve münafık kadınlar, birbirlerindendir. Münkeri kötülüğü emrederler ve ma’ruftan iyilikten nehyederler yasaklarlar ve ellerini sıkarlar cimrilik ederler. Onlar, Allah’ı unuttular böylece O da onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar, Suresi / Ayet-68 Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâhleanehumullâhu ve lehum azâbun mukîm mukîmun. Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere, orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O cehennem, onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikâme edilmiş olan devamlı kılınan bir azap Suresi / Ayet-69 Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâevlâden, festemteû bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemastemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fid dunyâ vel âhırehâhıreti, ve ulâike humul hâsirûn hâsirûne. Sizden önceki kimseler gibisiniz. Kuvvet olarak, mal ve evlât olarak daha çoktular, sizden daha kuvvetli idiler oldular. Böylece nasipleri kadar faydalandılar metalandılar, sizden önceki kimselerin kendi nasipleri kadar faydalandığı gibi siz de nasibiniz kadar faydalandınız. Ve dünya metaına dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onlar, onların amelleri heba oldu boşa gitti. İşte onlar, hüsrana Suresi / Ayet-70 E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikâtmu’tefikâti, etethum rusuluhum bil beyyinatbeyyinati, fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûnyazlimûne. Onlardan öncekilerin; Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve İbrâhîm kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara kendi resûlleri, beyyineler açık deliller getirdi. Öyleyse Allah, onlara zulmetmedi. Ve lâkin onlar, kendilerine Suresi / Ayet-71 Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’dba’din, ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnas salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehresûlehu, ulâike se yerhamuhumullâhyerhamuhumullâhu, innallâhe azîzun hakîmhakîmun. Ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler yasaklarlar ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O’nun resûlüne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir, Hakîm’ Suresi / Ayet-72 Vaadallâhul mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnadnin, ve rıdvânun minallâhi ekberekberu, zâlike huvel fevzul azîmazîmu. Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel meskenler vardır. Ve bunların en büyüğü, Allah’tan bir rızadır Allah’ın razı olmasıdır. İşte o, fevz-ül azîmdir en büyük kurtuluştur.Tevbe Suresi / Ayet-73 Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennemcehennemu, ve bi’sel masîrmasîru. Ey nebî peygamber! Münafıklarla ve kâfirlerle cihad et savaş. Ve onlara sert katı davran. Ve onların barınacağı yer cehennemdir ve gidilen yer dönüş yeri, ne Suresi / Ayet-74 Yahlifûne billâhi mâ kâlû, ve lekad kâlû kelimetel kufri ve keferû ba’de islâmihim ve hemmû bi mâ lem yenâlû, ve mâ nekamû illâ en egnâhumullâhu ve resûluhu min fadlihfadlihi, fe in yetûbû yeku hayren lehum, ve in yetevellev yuazzibhumullâhu azâben elîmen fid dunyâ vel âhırehâhıreti, ve mâ lehum fîl ardı min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. Andolsun ki; “küfür” kelimesini söyledikleri halde, Allah’a söylemediklerine yemin ederler. Ve İslâmlıklarından sonra inkâr ettiler. Nail olamayacakları yapamayacakları ve intikam almak istedikleri şey sadece Allah’ın ve Resûl’ünün onları, fazlından zenginleştirmiş olması. Artık tövbe ederlerse onlar için hayırlı olur. Ve şâyet dönerlerse îmândan geri, Allah onları elîm azapla dünyada ve ahirette azaplandırır. Ve onların, yeryüzünde bir dostu ve yardımcısı Suresi / Ayet-75 Ve minhum men âhedallâhe le in âtânâ min fadlihî Le nessaddekanne ve le nekûnenne mines sâlihînsâlihîne. Onlardan bazı kimseler “Eğer Allah, Kendi fazlından bize verirse, elbette mutlaka sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz.” diye, Allah’a ahd Suresi / Ayet-76 Fe lemmâ âtâhum min fadlihî bahılû bihî ve tevellev ve hum mu’ridûnmu’ridûne. Bundan sonra onlara Allah, Kendi fazlından verince, onunla verdiği şeyle cimri oldular. Ve onlar, yüz çeviren kimseler olarak ahdlerinden Suresi / Ayet-77 Fe a’kabehum nifâkan fî kulûbihim ilâ yevmi yelkavnehu bi mâ ahlefullâhe mâ vaadûhu ve bi mâ kânû yekzibûnyekzibûne. Böylece O’na Allahû Tealâ’ya vaadettikleri şeyi, Allah’a karşı yerine getirmediklerinden ve yalan söylemiş olduklarından dolayı, onların bu yaptıklarının sonucunda Allah, onların kalplerine, onunla karşılaşacakları güne kadar nifak duygusu Suresi / Ayet-78 E lem ya’lemû ennallâhe ya’lemu sırrehum ve necvâhum ve ennallâhe allamul guyûbguyûbi. Allah’ın, onların sırlarını ve fısıldaşmalarını bildiğini bilmiyorlar mı? Ve muhakkak ki; Allah, gaybte olanları gayb bilgilerini çok iyi Suresi / Ayet-79 Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîmelîmun. Onlar o kimseler, mü’minlerden zengin olanları zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişileri ve cehdlerinden emek ve çabalarından başka bir şey bulamayanları, sadaka konusunda ayıplıyorlar. Böylece onlarla alay ediyorlar. Allah da onlarla alay etti. Ve onlar için elîm azap Suresi / Ayet-80 İstagfir lehum ev lâ testagfir lehum, in testagfir lehum seb’îne merreten fe len yagfirallâhu lehum, zâlike bi ennehum keferû billâhi ve resûlihresûlihi, vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikînfâsikîne. Onlar için mağfiret dile veya onlar için mağfiret dileme. Eğer yetmiş kere mağfiret dilesen de Allah, onları asla mağfiret etmez. İşte bu, Allah’ı ve O’nun Resûl’ünü inkâr etmeleri sebebiyledir. Ve Allah, fasık kavmi hidayete Suresi / Ayet-81 Ferihal muhallefûne bi mak’adihim hılâfe resûlillâhi ve kerihûen yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi ve kâlû lâ tenfirû fîl harrharri, kul nâru cehennemeeşeddu harrâharren, lev kânû yefkahûnyefkahûne. Geri kalanlar münafıklar, Allah’ın Resûl’üne muhalefet ederek hilâfında olarak kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda malları ve nefsleri canları ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve “Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki “Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır.” Keşke idrak etmiş Suresi / Ayet-82 Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâkesîren, cezâen bi mâ kânû yeksibûnyeksibûne. Artık kesbettikleri kazandıkları şeyler dolayısıyla ceza bedel, karşılık olarak az gülsünler ve çok Suresi / Ayet-83 Fe in receakallâhu ilâ tâifetin minhum feste’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû maiye ebeden ve len tukâtilû maiye aduvvaduvven, innekumradîtum bil ku’ûdi evvele merretin fak’udû meal hâlifînhâlifîne. Bundan sonra Allah, seni onlardan geri kalan münafıklardan bir grubun yanına döndürdüğü zaman senden cihada çıkmak için izin isterlerse o zaman onlara de ki “Benimle beraber ebediyyen asla çıkamazsınız ve benimle beraber asla düşmanla savaşamazsınız. Çünkü siz, ilk defa oturmaya geri kalmaya razı oldunuz. Artık geri kalanlarla beraber Suresi / Ayet-84 Ve lâ tusalli alâ ehadin minhum mâte ebeden ve lâ tekum alâ kabrihkabrihi, innehum keferû billâhi ve resûlihî ve mâtû ve hum fâsikûn fâsikûne. Onlardan ölen bir kimsenin üzerine, namazı ebediyyen hiçbir zaman kılma ve onun kabri başında durma. Çünkü onlar, Allah’ı ve O’nun Resûl’ünü inkâr ettiler ve onlar fasıklar olarak Suresi / Ayet-85 Ve Lâ tu’cibke emvâluhum ve evlâduhum, innemâ yurîdullâhu en yuazzibehum bihâ fîd dunyâ ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûnkâfirûne. Ve onların malları ve evlâtları, senin hoşuna gitmesin seni imrendirmesin. Allah dünya hayatında, onlarla onların malları ve evlâtları ile onlara azap etmek ister ve onların nefslerinin canlarının kâfir olarak çıkmasını Suresi / Ayet-86 Ve izâ unzilet sûretun en âminû billâhi ve câhidû mearesûlihiste’zeneke ulût tavli minhum ve kâlûzernâ nekun meal kâ’ıdînkâ’ıdîne. Ve Allah’a âmenû olmak Allah’a ulaşmayı dilemek ve O’nun Resûl’ü ile beraber cihad etmek için bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahipleri senden izin istediler. Ve şöyle dediler “Bizi bırak, kalanlarla oturanlarla beraber olalım.”Tevbe Suresi / Ayet-87 Radû bi en yekûnû meal havâlifi ve tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefkahûnyefkahûne. Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular. Ve onların kalplerinin üzeri tabedildi mühürlendi. Artık onlar fıkıh Suresi / Ayet-88 Lâkinir resûlu vellezîne âmenû meahu câhedû bi emvâlihim ve enfusihim, ve ulâike lehumul hayrâtu ve ulâike humul muflihûnmuflihûne. Fakat Resûl ve âmenû olanlar, malları ve nefsleri canları ile onunla beraber cihad ettiler. Ve işte onlar; bütün hayırlar, onlarındır. Ve işte onlar; onlar, felâha kurtuluşa Suresi / Ayet-89 Eaddallâhu lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, zâlikel fevzul azîmazîmu. Allah, onlar için altından nehirler akan cennetler hazırladı. Orada ebediyyen kalıcıdırlar. İşte bu “fevz-ül azîm” dir en büyük kurtuluş, mükâfat.Tevbe Suresi / Ayet-90 Ve câel muazzirûne minel a’râbi lî yu’zene lehum ve ka’adellezîne kezebûllâhe ve resûlehresûlehu, se yusîbullezîne keferû minhum azâbun elîmelîmun. Ve bedevî Araplar’dan onlara izin verilmesi için özür beyan edenler ve Allah’a ve O’nun Resûl’üne yalan söyleyerek oturup, geri kalan kimseler geldiler. Onlardan kâfir olanlara elîm acı azap isabet Suresi / Ayet-91 Leyse alâd duafâi ve lâ alel merdâ ve lâ alellezîne lâ yecidûne mâ yunfikûne haracun izâ nasahû lillâhi ve resûlihresûlihî, mâ alel muhsinîne min sebîlsebîlin, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun. Allah ve O’nun Resûl’ü için nasihat öğüt verdikleri sadık kaldıkları taktirde zayıf ve güçsüz olanların ve hasta olanların ve infâk edecek verecek bir şey bulamayanların da üzerinde bir günah yoktur. Muhsinlerin üzerine aleyhlerinde bir yol yoktur. Ve Allah; Gafur’dur mağfiret eden, Rahîm’dir rahmet nuru gönderendir.Tevbe Suresi / Ayet-92 Ve lâ alellezîne izâ mâ etevke li tahmilehum kulte lâ ecidu mâahmilukum aleyhi tevellev ve a’yunuhum tefîdu mined dem’i hazenen ellâ yecidû mâ yunfikûnyunfikûne. Onları taşıman bindirip, sevketmen için sana geldikleri zaman, senin “Sizi üzerinde taşıyacak bindirecek bir şey bulamadım.”dediğin, infâk edecek bir şey bulamadıkları için hüzünlenerek, gözlerinden kanlı yaşlar akarak dönen kimselere de bir günah Suresi / Ayet-93 İnnemes sebîlu alellezîne yeste’zinûneke ve hum agniyâ’agniyâu, radû bi en yekûnû meal havalifi ve tabeallâhu alâ kulûbihim fe hum lâ ya’lemûnya’lemûne. Fakat zengin oldukları halde senden izin isteyip, geride kalanlarla beraber olmaya razı olan kimselere yol günaha vesile vardır. Ve Allah, onların kalplerinin üzerini tabetti mühürledi. Artık onlar Suresi / Ayet-94 Ya’tezirûne ileykum izâ reca’tum ileyhim, kul lâ ta’tezirû len nu’mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerallâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûnta’melûne. Onlara geri döndüğünüz zaman size mazeret özür beyan ederler. “Özür beyan etmeyin size asla inanmayız.” de. Allah, sizin haberlerinizi durumunuzu bana bildirmişti. Ve Allah ve O’nun Resûl’ü, sizin amellerinizi görecek. Sonra gaybı görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. Böylece yapmış olduğunuz şeyleri size haber Suresi / Ayet-95 Se yahlifûne billâhi lekum izenkalebtum ileyhim li tu’ridû anhum, fe a’rıdû anhum, innehum ricsun ve me’vâhum cehennem cehennemu, cezâen bi mâ kânû yeksibûnyeksibûne. Onlara döndüğünüz zaman onlardan yüz çevirirsiniz diye, size Allah’a karşı yemin edeceklerdir. Artık onlardan yüz çevirin! Çünkü onlar, murdardır ve kesbetmiş oldukları kazanmış oldukları şeyler sebebiyle barınacakları yer Suresi / Ayet-96 Yahlifûne lekum li terdav anhum, fe in terdav anhum fe innallâhe lâ yerdâ anil kavmil fâsikînfâsikîne. Onlardan razı olmanız için size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olursanız razı olsanız bile muhakkak ki Allah, fasık kavimden razı Suresi / Ayet-97 El a’râbu eşeddu kufren ve nifâkan ve ecderu ellâ ya’lemû hudûdemâ enzelallâhu alâ resûlihresûlihî, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. Bedevî Araplar, küfür inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın Resûl’üne indirdiği şeylerin sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Ve Allah; Alîm en iyi bilen’dir, Hakîm hikmet sahibi, hüküm sahibi’ Suresi / Ayet-98 Ve minel a’râbi men yettehızu mâ yunfiku magremen ve yeterabbesu bi kumud devâirdevâire, aleyhim dâiretussev’ dâiretussev’i, vallâhu semîun alîmalîmun. Ve bedevî Araplar’dan, infâk ettiği şeyi zarar kabul eden kimseler vardır. Ve devrin değişmesini, size başınıza kötü devirlerin felâketlerin gelmesini beklerler. Kötü dönemler felâketli olaylar onların üzerine olsun! Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi Suresi / Ayet-99 Ve minel a’râbî men yu’minu billâhi vel yevmil âhıri ve yettehızu mâ yunfiku kurubâtin indallâhi ve salavâtir resûlresûli, e lâ innehâ kurbetunlehum, se yudhıluhumullâhu fî rahmetihrahmetihî, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. Ve bedevî Araplar’dan Allah’a ve ahiret gününe Allah’a ölmeden evvel ulaşma gününe inananlar vardır. Ve infâk ettikleri şeyleri Allah’ın indinde ve Resul’ün dualarında bir yakınlık vesile kabul ederler. Muhakkak ki; o, onlar için bir yakınlık vesilesidir, öyle değil mi? Allah, onları rahmetinin içine dahil edecek. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur mağfiret edendir ve Rahîm rahmet nurunu gönderen’ Suresi / Ayet-100 Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâebeden, zâlikel fevzul azîmazîmu. O sabikûn-el evvelîn evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah’a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar Onların bir kısmı muhacirînden Mekke’den Medine’ye göç edenlerden bir kısmı ensardan Medine’deki yardımcılardan ve bir kısmı da onlara ensar ve muhacirîne ihsanla tâbî olanlardandı. Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu. Allah, onlardan razı ve onlar da O’ndan Allah’tan razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük azîm Suresi / Ayet-101 Ve mimmen havlekum minel a’râbi munâfikûnmunâfikûne, ve min ehlil medîneti meredû alen nifâkı lâ ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merreteyni summe yureddûne ilâ azâbin azîmazîmin. Ve sizin etrafınızda olan bedevî Araplar’dan, münafık olanlar ve şehir halkından nifak üzerinde olmaya alışmış olanlar var. Onları, sen bilmezsin. Onları, Biz biliriz. Onları, iki kere azaplandıracağız sonra onlar, azîm büyük azaba Suresi / Ayet-102 Ve âharûna’terefû bi zunûbihim haletû amelen sâlihan ve âhare seyyiâseyyien, asâllâhu en yetûbe aleyhim, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun. Ve diğerleri savaştan geri kalanların bir kısmı, günahlarını itiraf ettiler. Salih ameli, diğer kötü amelle karıştırdılar. Umulur ki; Allah, onların tövbelerini kabul eder, muhakkak ki; Allah, Gafur’dur mağfiret edendir, Rahîm rahmet nuru gönderen’ Suresi / Ayet-103 Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîmalîmun. Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve tezkiye et ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için bir sekînedir sukûnettir. Ve Allah; Sem’î en iyi işitendir, Alîm en iyi bilen Suresi / Ayet-104 E lem ya’lemû ennallâhe huve yakbelut tevbete an ibâdihî ve ye’huzus sadakâti ve ennallâhe huvet tevvâbur rahîmrahîmu. Allah’ın kullarından, tövbeleri kabul ettiğini ve sadakaları aldığını kabul ettiğini bilmiyorlar mı? Ve muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm rahmet nuru gönderen’ Suresi / Ayet-105 Ve kuli’melû fe se yerallâhu amelekum ve resûluhu vel mu’minûnmu’minûne, ve se tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûnta’melûne. De ki “İstediğinizi yapın. Allah ve O’nun Resûl’ü ve mü’minler sizin amellerinizi görecek. Gaybı görünmeyeni ve müşahade edileni görüneni bilene, döndürüleceksiniz. O zaman, sizin yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.”Tevbe Suresi / Ayet-106 Ve âharûne murcevne li emrillâhi immâ yuazzibuhum ve immâ yetûbu aleyhim, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. Ve diğerleri, Allah’ın emri için ertelenmiştir. Onları ya azaplandırır ya da onların tövbesini kabul eder. Ve Allah; Alîm’dir en iyi bilen, Hakîm’dir hüküm veren, hikmet sahibi.Tevbe Suresi / Ayet-107 Vellezînettehazû mesciden dırâren ve kufren ve tefrîkan beynel mu’minîne ve irsâden li men hâreballâhe ve resûlehu min kablkablu, ve le yahlifunne in erednâ illelhusnâ, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûnkâzibûne. Ve onlar, zarar vermek, küfrü kuvvetlendirmek ve mü’minlerin arasını açmak ve daha önce Allah ve resûlüne karşı harbeden savaşan kişiyi beklemek gözlemek için bir mescid edindiler mescidi dirar. Ve mutlaka “Biz ancak iyilikler güzellikler isteriz.” diye yemin ederler. Ve Allah, onların kesinlikle yalancılar olduğuna şahitlik Suresi / Ayet-108 Lâ tekum fîhi ebedâebeden, le mescidun ussise alet takvâ min evveli yevmin ehakku en tekûme fîhfîhi, fîhi ricâlun yuhıbbûne en yetetahherû, vallâhu yuhıbbul muttahhirînmuttahhirîne. Ebediyyen orada namaz kılma ikâme etme. İlk günden takva üzerine tesis edilen kurulan mescid, orada namaz kılmak için elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi kalbini temizlemeyi, arınmayı seven adamlar vardır. Ve Allah, temizlenmiş arınmış olanları Suresi / Ayet-109 E fe men essese bunyânehu alâ takvâ minallâhi ve rıdvânin hayrun em men essese bunyânehu alâ şefâ curufin hârin fenhâre bihî fî nâri cehennemcehenneme, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimînzâlimîne. Artık binasını Allah’tan takva ve rıza üzerine kuran mı, daha hayırlıdır, yoksa binasını kayan düşen bir çamur yığını kenarına kuran tesis eden kimse mi? Böylece cehennem ateşinin içine onunla beraber kendisi de göçer. Ve Allah, zalimler kavmini topluluğunu hidayete Suresi / Ayet-110 Lâ yezâlu bunyânuhumullezî benev rîbeten fî kulûbihim illâ en tekattaa kulûbuhum, vallâhu alîmun hakîmhakîmun. Onların yapmış oldukları bina, kalplerinde, kalpleri parçalanana kadar, bir nifak ve şüphe olarak devam edecek zail olmayacak. Ve Allah; Alîm en iyi bilen”dir, Hakîm hüküm veren ve hikmet sahibi” Suresi / Ayet-111 İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cennehcennete, yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ânkur’âni, ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bih bihî, ve zâlike huvel fevzul azîmazîmu. Allah muhakkak ki; Allah yolunda savaşan, böylece öldüren ve öldürülen mü’minlerden onlara verilecek cennet karşılığında, canlarını ve mallarını satın almıştır. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da, O’nun Allah’ın üzerine hak olan vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa eden kimdir? O’nunla yaptığınız alışveriş ile sevinin! Ve işte o, en büyük fevz mükâfat Suresi / Ayet-112 Ettâibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh hudûdillâhi, ve beşşiril mu’minîn mu’minîne. Tövbe edenleri, Allah’a kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için veya Allah’ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları, Allah’a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle gezip tefekkür edenleri; rükû ve secde edenleri, ma’rufla emredenleri, münkerden nehyedenleri yasaklayanları, Allah’ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü’minleri müjdele!Tevbe Suresi / Ayet-113 Mâ kâne lin nebiyyi vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîmcahîmi. Bir nebînin ve âmenû olan kimselerin, müşrikler için, cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra yakınları bile olsa mağfiret dilemeleri olmaz uygun değildir.Tevbe Suresi / Ayet-114 Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâhiyyâhu, fe lemmâ tebeyyene lehû ennehuaduvvun lillâhi teberre’e minhminhu, inne ibrâhîme le evvâhun halîmhalîmun. Ve İbrâhîm’in babası için mağfiret dilemesi olamaz olmaz. Yalnız ona vaadettiği vaad hariç. Fakat onun babasının, Allah’ın düşmanı olduğu, ona belli olduğu beyan edildiği zaman, ondan uzaklaştı. İbrâhîm muhakkak ki evvah yüreği çok sızlayantır, halîm çok merhametli Suresi / Ayet-115 Ve mâ kânallâhu lî yudılle kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yubeyyine lehum mâ yettekûnyettekûne, innallâhe bi kulli şey’in alîmalîmun. Allah, bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, takva sahibi olacakları şeyler onlara açıklanıncaya kadar açıklanmadıkça o kavmi, dalâlete düşürecek saptıracak değildir. Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi Suresi / Ayet-116 İnnallâhe lehu mulkus semâvâti vel ardardı, yuhyî ve yumîtyumîtu, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin. Semaların ve yerin mülkü muhakkak ki; Allah’ındır. Yaşatır hayat verir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka bir dost ve bir yardımcı Suresi / Ayet-117 Lekad tâballâhu alen nebiyyi vel muhâcirîne vel ensârillezînet tebeûhu fî sâatil usreti min ba’di mâ kâde yezîgu kulûbu ferîkın minhum summe tâbe aleyhim, innehu bihim raûfun rahîmrahîmun. Andolsun ki; Allah, nebîye ve muhacirlere hicret edenlere, göç edenlere tövbeyi nasip etti. O zor zamanda kalpleri meyletmek îmândan dönmek üzere iken; ona tâbî olan ensara ve onlardan bir gruba tövbe etmeyi nasip etti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O Allah; onlara Rauf’tur çok şefkatli, Rahîm’dir rahmet nuru gönderen.Tevbe Suresi / Ayet-118 Ve ales selâsetillezîne hullifû, hattâ izâ dâkat aleyhimul ardu bimâ rehubet ve dâkat aleyhim enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyhileyhi, summe tâbe aleyhim li yetûbû, innallâhe huvet tevvâbur rahîmrahîmu. Ve geri bırakılan âyet-106 gazadan geri kalıp, haklarındaki hüküm ertelenen üç kişinin de tövbeleri kabul edildi âyet 117. Hatta yeryüzü geniş olmasına rağmen onlara dar gelmişti. Ve nefsleri de kendilerine dar geldi. Kendilerine Allah’tan başka bir melce sığınak olmadığını anladılar kesin olarak idrak ettiler. Sonra tövbeleri kabul edilerek ruhlarını yeniden Allah’a ulaştırsınlar diye tövbelerini kabul etti. Muhakkak ki Allah, O; Tevvab’tır tövbeleri kabul eden, Rahîm’dir rahmet nurunu gönderen.Tevbe Suresi / Ayet-119 Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn sâdikîne. Ey âmenû olanlar ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyen kimseler! Allah’a karşı takva sahibi olun ve sadıklarla beraber Suresi / Ayet-120 Mâ kâne li ehlil medîneti ve men havlehum minel a’râbi en yetehallefû an resûlillâhi ve lâ yergabû bi enfusihim an nefsihnefsihî, zâlike bi ennehum lâ yusîbuhum zameun ve lâ nasabun ve lâ mahmesatun fî sebîlillâhi ve lâ yetaûne mevtıan yagîzul kuffâre ve lâ yenâlûne min aduvvin neylen illâ kutibe lehum bihî amelun sâlihsâlihun, innallâhe lâ yudîu ecrel muhsinînmuhsinîne. Medine şehir halkı ve bedevî Araplar’dan onun çevresinde olanlar için Allah’ın Resûl’ünden geri kalmaları ve kendi nefslerini, onun nefsinden üstün tutmaları rağbet etmeleri olmaz. Çünkü böylece onlara, Allah yolunda aşırı bir susuzluk, bir yorgunluk bitkinlik ve şiddetli açlık isabet etmesi, küffarı kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basarak işgal ederek, düşmana karşı bir zafere nail olmaları yoktur ki; onunla, onlara salih amel yazılmış olmasın. Muhakkak ki Allah, muhsinlerin ecrini zayi Suresi / Ayet-121 Ve lâ yunfikûne nefakaten sagîreten ve lâ kebîreten ve lâ yaktaûne vâdien illâ kutibe lehum lî yeczîyehumullâhu ahsene mâ kânû ya’melûnya’melûne. Ve küçük ve büyük bir nafaka, infâk etmezler vermezler ve bir vadiyi geçmezler ki; Allah’ın, onların yaptıklarını en ahsen en güzel şekilde mükâfatlandırması için onların üzerine yazılmış Suresi / Ayet-122 Ve mâ kânel mu’minûne li yenfirû kâffehkâffeten, fe lev lâ nefere min kulli firkatin minhum tâifetun li yetefekkahû fîd dîni ve li yunzirû kavmehum izâ receû ileyhim leallehum yahzerûnyahzerûne. Mü’minlerin hepsinin birden sefere çıkması gerekmez uygun olmaz. Böylece, her fırkadan bir grup sefere çıkmayıp, kendi kavimlerini, onlara geri döndükleri zaman, onları inzar etmeleri uyarmaları için, dîni çok iyi fıkıh etsinler! Böylece onlar hazer ederler Allah’tan çekinirler.Tevbe Suresi / Ayet-123 Yâ eyyuhellezîne âmenû kâtilûllezîne yelûnekum minel kuffâri vel yecidû fîkum gilzahgilzaten, va’lemû ennallâhe meal muttekînmuttekîne. Ey âmenû olanlar ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler! Küffardan kâfirlerden size en yakın olanlarla savaşın ve sizde bir kuvvet azîm bulsunlar! Ve biliniz ki; Allah, muhakkak takva sahipleriyle Suresi / Ayet-124 Ve îzâ mâ unzilet sûretun fe minhum men yekûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâîmânen, fe emmellezîne âmenû fe zâdethum îmânen ve hum yestebşirûnyestebşirûne. Ve sure olarak bir şey indirildiği zaman onlardan birisi “Bu hanginizin îmânını arttırdı?” der. Ama âmenû olan ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyen kimseler; var ya, bu sureler onların îmânını arttırır ve onlar, birbirlerini müjdelerler sevinirler.Tevbe Suresi / Ayet-125 Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fe zâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûnkâfirûne. Ve fakat; kalplerinde hastalık nifak, şüphe, inkâr olanların ise böylece murdarlıklarına inkârlarına, şüphelerine ve pisliklerine murdarlık katar daha da artırır. Ve onlar, kâfir olarak Suresi / Ayet-126 E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûnyezzekkerûne. Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar Allah’a yönelmiyorlar ve onlar zikir yapmıyorlar Allah’ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar.Tevbe Suresi / Ayet-127 Ve îzâ mâ unzilet sûretun nazara ba’duhum ilâ ba’dba’din, hel yerâkum min ehadin summensarafû, sarafallâhu kulûbehum bi ennehum kavmun lâ yefkahûnyefkahûne. Ve sure olarak bir şey indirildiği zaman “Sizi gören bir kimse var mı?” diye onlar birbirlerine bakarlar sonra giderler. Allah, onların kalplerini, fıkıh etmeyen bir kavim olmaları sebebiyle Suresi 128. Ayet Lekad câekum resûlun min enfusikum azîzazîzun, aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîmrahîmun. Anlamı Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O’na ağır gelir O’nu üzer. Size çok düşkün, mü’minlere şefkatli ve Suresi 129. Ayet Fe in tevellev fe kul hasbîyallâhhasbîyallâhu, lâ ilâhe illâ hûvhûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîmazîmi. Anlamı Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de “Bana, Allah yeter kâfidir, O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim güvendim. Ve O, azîm arşın Diğer KonularKuran-ı Kerim Hakkında BilgiKur’ân-ı Kerim Nüzul İniş Sırasına göre SurelerFâtır Suresi 29 ve 30. AyetleriFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz SureleriKuran-ı Kerim’de Geçen Şifa Ayetleriİslam Dininin İnanç Esaslarını Konu Alan AyetlerTefsir Nedir? Tefsir Çeşitleri
tevbe suresi 51 ayet türkçe okunuşu