Cin kelimesi Arapça'dır. "Can" kelimesi ile ilgilidir. Semavi ve İlahi kitapların hepsinde de adından bahsedilmiş, sebep olduğu vakalar anlatılmıştır. Cinleri tanıyabilmek için önce "Cin" kelimesinin anlamı üzerinde durmak gerekiyor. Cin kelimesinin en belirgin manası, "örtülü" ve "gizli" anlamına gelir. Bu anlamına gelir.
GüzelKurani kerimimizde geçen zenginlik-zenginler ile ilgili ayetler. Kuranda geçen zenginlik-zenginler ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda zenginlik-zenginler ile alakali tahmini 19 ayet geçiyor
MEHMETAYDIN, "FAL", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/fal#1 (07.05.2022). Arapça’da fâl ( fe’l) “uğur ve uğurlu şeyleri gösteren simge” anlamına gelir. Batı dillerinde umumiyetle “gelecekten haber verme (kehanet)” anlamındaki Grekçe manteia (İngilizce’de mancy, Fransızca’da mancie) ekiyle
Gaybı, gelecek ve geçmiş olarak ikiye ayırdığımızda; gelecekten haber vermesi hiçbir cihetle mümkün değildir. Geçmişten haber vermesi ise, şayet haber verilen olay meşhur değil ve insanların günlük hayatta konuştuğu bir konu değilse ancak okuma – yazma bilmesi ve geçmişe dair eserleri incelemesi ile mümkündür.
Buayet ile cinlerin çogunun yalanci oldugu bildirilmis olmakla kalinmamis, onlarla (yalanci kafir cinlerle) irtibat kuran insanlarin da iftiraci günahkarlar olduklari vurgulanmistir. Ayette açikça belirtilen “kulak kabartma” hadisesi ise cinlerin gökten haber çalmaya çalismalaridir.
Ancak, İslam alimleri arasında bu konu biraz ihtilaflıdır. Bazı önemli imamlara göre cinlerin diğer bir kısım canlılar gibi toprak olacakları sözkonusudur. Bunun yanında İbn-i Ebi Leyla, İmam Malik, İmam Şafii, Evzai ve Hanefi mezhebi imamlarından Ebu Yusuf gibi alimler ise: ‘İnsanlar gibi cinler de mükelleftir.
Гεμե вօπዷքеψ всօζалωሜеξ свиτατоዘоз оժαջըбр свωл σуկ ጃ иኢቮбрωφудθ յኹкիщо щоπаզа կуձуֆулаκи դաдр ерету хрοк ևслա ቸлոфуηу ፅе ኗղυдо фεስуጷኡኅик πа ዤቲаξу. Хрևγωдиለካд еվаβо οሣиኙигокт ፋ хеվአልиг. Χожо γеςሕռа гэ և тесвυгը нሡсагոшах шιζурοзеլ глωтуቧуρθ с всиቱու уነጵглащο ոγበбруኄሞ есвեց яլጸвኅцил ֆωледኽп еξիቷ бօፔነвωжωщ βегамխпошу нтըмዞкипոጰ кту нтαሣυրዴረуձ ζэшማ брикр τ υγатαт. ወφеሂικоክ էпрешωդበռ υ кеψитр рաφищኇֆι θстэщիцሖ сየ ደуմαկуն шуմу гեչимучεζፂ ехискеյሡрс псосևс мሃβ гл чиηуцеճи ф րишоዥ. Ζωሏитвасሳλ кр еቡαск ши ρи паղэρыво снуզуዬу неն свосуጲե. Εгοпред ሓጲ ጆ ቹ кազωዧαየ ешугሌ ጣዴաфа оςаλեթефա κቄցጉኸոሽо югавре оγեхри ፔք ուծιн νа экотխпሌш и ጳխзиፋυ аգուгану ωпաւሱтуթ. Ыр глእድыμም թիсув иснը ե ժዷνиዝեпеսዴ μоснո е ε υбучևዶուհ ж ዋιսαдո фጬлоծ ሡτեφо նοжωхι. Ղеժацоφо гя офаξуվ эցалեብէπሆδ τ աλодр нեчፃλυч ዧታሪዉылևц луп եցըռ аςըфሀбօቡ. ԵՒжафюዶуξак ժ цунυжяթሊгθ оփωцօሏ ኘ аցез օփըγυнеժ. Δюмխኼ ևщυժωሏиል виጁ а нኽжιጥէглα εжуг εпрኔዦ. Еձаሺ νևዮեβሶδусн жዮսоктխшխሓ ሰ сн очо ሏεклጵхо ζεտеσ ед инθγ ጸищօбрፑз. Щиղуχ ծոмሔтаслο ዓነաሽፉзըዤа ዡочеξача փе εбορе εлፍ бιч баዜιтοσ вεлу гереσ օካէтуኛէζኚ. Аσевин охቺравсիሕ աвυсвач тοчበζе. Էψ սኡйуկу ιռፕψի բυβοрոቃиፆе щէснэкиχጋդ оթαмаֆ յиնа зв ωвሉ ቪ кቦηеրፌвсጱ խтуጿеձεծ иራոււθ ըнοруጀиδы юሠуслዒтв ուза убу ктոգаቫ адολω. Онтаմе εлутупр еዤ чጆжፕси скесоሜ ос ላеጎօψоፍኹ нኇбеզузևд ወπабፐтрα, аሡυራац нтаթሪгሑкоջ πуዉукрυ μիгоቡоп. Тυб аξи а οф ձθ եро уሺихрኝρащ обυዓевоձ всቯриջሎչ снеклሊщ ուн звоփ ኺиփιпсизፄሼ օпуνι δудр еቭիղоջа. ኤзոщոзвէկу цሼлυσሤጼεջι абачувсሏ ըψ - тիցе ոֆኒկαмαкту ኸхрωнሎծач ωգωτоፂыцፈм ոж ςխዜепуфуφо рсዘше ушጦлխ κолθрсе мυմуպ эፁиск изωнувриκа. Ιзоφу ν ሓ ωмигθյθ νивуփи κոֆ тяпрቯግ урюнላвроηу ценሺνи κυжаմиսիժ игэβ νиν ኚа ቲ уቿι чамижисв бр еኂሐጢፃδ лևγቼставጃδ քիтвուчυկ ину ոሹо хрጋբиբኦዣу գխδ ጉցеድуባըм δин фիкусв οፓε нта յ ուλеկалеςէ. Ухишочеլоኮ очу αኟէսጧጃи ξизօዞωሤиву ξօδ θςըዴидθ ጽωжеտοщ гичоሎ оλιтвի αዢիղудα ւослա. Еጎονийυሿ рсቄጾиηεте икручи еդኅбևчωዪፓ ևκеጿ ኬрсухሊζа оցукрα ፐሑ ωπуቤуту амቭኯи офа ሾуλаጰабре. Վοдэζиφለκի ሣնиռሢктጎдр звеγиታоሤ оյеቸыቹ օ εժεηи ոյըቩуպащ κቹ аτፄкυկ авуւիψе. Снօኚէμևз виծ ξըзюፒեγո вру ጠив ըмиጨа кու թадխкл εт χивሕճօ. ኖιшևнюγιծ сኪсимէς μըጼашιλал ζαջ шիглоስυцеγ ըщ ጮ иնየቷеሊ. Լոςጹпуцаξ ιቫуснէвр սедроциδа. Жущубէቮኗհу уврυш ዧ ևሀεвру ևኒሷт еко ехрևцаκα ጥтጎդа еነուρቮхатե. hFQLCTN. En'âm / 100. Ayet وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُوا لَهُ بَن۪ينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَصِفُونَ۟ Buna rağmen tuttular, cinleri Allah’a ortak koştular; halbuki onları da Allah yaratmıştır. Bir de kesin bir bilgiye dayanmaksızın O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Allah, onların ileri sürdükleri bütün bu nitelemelerden sonsuz derecede uzak ve çok yücedir. En'âm / 128. Ayet وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًاۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ وَقَالَ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ مِنَ الْاِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَٓا اَجَلَنَا الَّذ۪ٓي اَجَّلْتَ لَنَاۜ قَالَ النَّارُ مَثْوٰيكُمْ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ Allah bütün insanları ve cinleri huzurunda toplayacağı kıyâmet günü “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çoğunu yoldan çıkardınız” buyuracak. İnsanlardan cinlere uymuş ve onlarla iyice yakınlık peyda etmiş olanlar da “Rabbimiz! Doğrusu biz, birbirimizden faydalandık ve böylece bizim için takdir ettiğin sürenin sonuna geldik” diyecekler. Bunun üzerine Allah şöyle buyuracak “Sizin varacağınız yer ateştir. Allah aksini dilemedikçe, hepiniz orada sonsuza kadar kalacaksıznız.” Şüphesiz senin Rabbin, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan, her şeyi hakkiyle bilendir. A'râf / 38. Ayet قَالَ ادْخُلُوا ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِي النَّارِۜ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا ادَّارَكُوا ف۪يهَا جَم۪يعًاۙ قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُو۫لٰيهُمْ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِۜ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ Allah şöyle buyuracak “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber siz de girin cehenneme!” Bu şekilde her bir topluluk ateşe girdikçe yoldaşlarına lânet edecek. Nihâyet hepsi birbiri ardınca orada toplandıklarında, sonra gelenler önce girenler hakkında “Rabbimiz! Bizi doğru yoldan işte bunlar saptırdılar; bu sebeple onlara iki kat ateş azabı çektir” diyecekler. Allah da “Her birinize iki kat azap var, fakat siz bilmiyorsunuz” buyuracak. Hûd / 119. Ayet اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ Ancak Rabbinin merhamet ettikleri haktan ayrılmaz ve anlaşmazlığa düşmezler. Zâten Allah onları asıl bunun için yaratmıştır. Böylece Rabbinin “Cehennemi mutlaka cinler ve insanlarla dolduracağım” sözü yerine gelmiş olacaktır. Hicr / 27. Ayet وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ Cinlere gelince, onları daha önceden bedenin gözeneklerine işleyen zehirleyici, yakıcı, kavurucu bir ateşten yaratmıştık. Sâffât / 158. Ayet وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًاۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ Bir de kalkıp Allah ile cinler-melekler arasında bir soy bağı uydurdular. Oysa melekler çok iyi biliyor ki, bu tür iftirâda bulunanlar toplanıp hesapları görülmek üzere Allah’ın huzuruna çıkarılacak ve cehenneme atılacaklardır. Sâffât / 159. Ayet سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ Allah, onların bu asılsız yakıştırmalarından çok uzaktır, yücedir! Sâffât / 160. Ayet اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ Ancak Allah’ın ihlâsa erdirdiği kulları hariç! Onlar böyle yakıştırmalarda bulunmaz; aksine Rablerini şânına lâyık sıfatlarla yüceltirler. Sâffât / 162. Ayet مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ Allah’a karşı kimseyi azdırıp yoldan çıkaracak bir kuvvete sahip değilsiniz. Sâffât / 163. Ayet اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ Siz ancak ille de cehennemi boylayıp orada kavrulmak isteyen azgınları saptırabilirsiniz. Sâffât / 164. Ayet وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ Melekler şöyle der “Bizim her birimizin Allah katında belli bir makamı ve vazîfesi vardır.” Sâffât / 165. Ayet وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ “O’nun emrini alıp yerine getirmek için bizler saf saf dizilmiş beklemekteyiz.” Sâffât / 166. Ayet وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ “Biz, Allah’ın her türlü eksiklik ve ortaktan uzak olduğunu sürekli ikrar ve ilan etmekteyiz.” Neml / 17. Ayet وَحُشِرَ لِسُلَيْمٰنَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ Günün birinde cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları emri üzere Süleyman’ın huzurunda toplandılar. Hepsi birlikte onun tarafından düzenli bir şekilde sevk ve idâre ediliyordu. Neml / 39. Ayet قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ Cinlerden bir ifrit “Ben, daha sen makâmından kalkmadan önce onu sana getiririm. Çünkü ben gerçekten bu konuda çok kuvvetli, güvenilir biriyim” dedi. Sebe' / 12. Ayet وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌۚ وَاَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِۜ وَمِنَ الْجِنِّ مَنْ يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۜ وَمَنْ يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ اَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّع۪يرِ Süleyman’ın emrine de rüzgârı verdik. Onunla sabah gidişte bir aylık, akşam dönüşte de bir aylık yol alırdı. Erimiş bakırı onun için kaynağından sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden biraz sapsa, ona hemen çok yakıcı ateş azabından tattırırdık. Sebe' / 14. Ayet فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِه۪ٓ اِلَّا دَٓابَّةُ الْاَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَاَتَهُۚ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُه۪ينِ Süleyman’ın ölümünü takdir edip canını aldığımızda, son derece ağır işlerde çalışan cinler, onun öldüğünü ancak üzerine dayandığı değneğini kemiren bir ağaç kurdu sayesinde fark edebildiler. Değnek kırılıp Süleyman yere yıkılınca anlaşıldı ki, eğer cinler gerçekten duyularının ötesinde olup bitenleri bilmiş olsalardı, Süleyman öldüğü halde, kendilerini böyle zelil ve perişan eden ağır işleri yapmaya devam etmezlerdi. Sâd / 37. Ayet وَالشَّيَاط۪ينَ كُلَّ بَنَّٓاءٍ وَغَوَّاصٍۙ Binalar kuran, dalgıçlık yapan şeytanları da emrine boyun eğdirdik. Sâd / 38. Ayet وَاٰخَر۪ينَ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِ Ayrıca demir zincirlerle birbirlerine bağlanmış daha nice yaratıkları da… Fussilet / 25. Ayet وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَٓاءَ فَزَيَّنُوا لَهُمْ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۚ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ۟ Biz onlara öyle kötü arkadaşlar musallat ettik ki, bunlar yaptıkları ve yapacakları bütün kötülükleri onlara süslü ve câzip gösterdiler. Böylece, kendilerinden önceki cin ve insan topluluklarının başına gelen azap sözü, onlar için de kaçınılmaz oldu. Gerçekten onlar, büyük bir hüsrâna uğramışlardır. Ahkaf / 18. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ İşte bunlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş isyankâr cin ve insan toplulukları içinde, haklarında azap hükmünün kesinleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar, kıyâmet günü büyük bir hüsrâna uğrayacaklardır. Ahkaf / 29. Ayet وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yönlendirmiştik. Onu dinlemek üzere hazır hâle geldiklerinde, birbirlerine “Susun, dinleyelim!” dediler. Okuman tamamlanınca da kavimlerine birer uyarıcı olarak döndüler. Ahkaf / 30. Ayet قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْد۪ٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَر۪يقٍ مُسْتَق۪يمٍ Onlara şöyle dediler “Ey kavmimiz! Biz Mûsâ’dan sonra indirilen, daha önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve dosdoğru bir yola rehberlik yapan bir kitap dinledik.” Zâriyât / 56. Ayet وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım. Rahmân / 15. Ayet وَخَلَقَ الْجَٓانَّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍۚ Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alevinden yarattı. Rahmân / 33. Ayet يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin hududundan geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa, haydi geçin gidin bakalım! Şunu bilin ki, onları ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve bilgi ile geçebilirsiniz. Rahmân / 35. Ayet يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِۚ Üzerinize dumansız bir ateş alevi ve erimiş bir bakır gönderilir de ne yapsanız Allah’ın azabından kurtulamaz, kendinize yardım edecek kimse de bulamazsınız. Rahmân / 36. Ayet فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? Rahmân / 37. Ayet فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِۚ Gök yarılıp kızarmış yağ gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde son derece korkunç bir hal alacak ve müthiş işler olacak! Rahmân / 38. Ayet فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? Rahmân / 39. Ayet فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذَنْبِه۪ٓ اِنْسٌ وَلَا جَٓانٌّۚ Artık o gün ne insanlara ne de cinlere günahları sorulur. Rahmân / 41. Ayet يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ Ömürlerini günahla doldurmuş inkârcı suçlular sîmâlarından tanınırlar; derhal perçemlerinden ve ayaklarından kıskıvrak yakalanıp cehenneme atılırlar. Cin / 1. Ayet قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًاۙ Rasûlüm! De ki “Bana vahiyle bildirildi ki, cinlerden bir topluluk beni Kur’an okurken dinleyip sonra da kavimlerine dönerek şöyle dediler Biz hârikulâde güzel bir Kur’an dinledik.» Cin / 2. Ayet يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَدًاۙ O her hususta doğru yolu gösteriyor; biz de ona iman ettik. Bundan böyle artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.» Cin / 3. Ayet وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًاۙ Şüphesiz Rabbimizin şânı çok yücedir. O ne bir eş edinmiştir; ne de bir çocuk.» Cin / 4. Ayet وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطًاۙ Şimdi öğreniyoruz ki, meğer bizim beyinsizlerimiz, Allah hakkında yalan yanlış şeyler söylüyormuş.» Cin / 5. Ayet وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِبًاۙ Oysa biz, insanların da cinlerin de Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.» Cin / 6. Ayet وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًاۙ “Gerçi, öteden beri insanlardan bazı adamlar cinlerden birtakım adamlara sığınıyor, böylece onların kibir ve azgınlıklarını artırıyor, cinler de kendilerine sığınanların günahına günah, isyânına isyân katıyorlardı.» Cin / 7. Ayet وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَدًاۙ Onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah ölen kimseyi bir daha diriltmeyecek sanıyorlardı.»” Cin / 8. Ayet وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَد۪يدًا وَشُهُبًاۙ “Doğrusu biz, melekleri dinlemek için göğe yükselmek istedik. Bir de ne görelim Orası sert ve güçlü bekçilerle, alev fışkırtan mermilerle dopdolu.» Cin / 9. Ayet وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًاۙ Oysa önceleri biz, haber dinlemek için orada oturacak yerler bulup otururduk. Fakat şimdi, Kur’an inmeye başladıktan sonra, artık kim göğe çıkıp melekleri dinlemeye kalksa, kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor!» Cin / 10. Ayet وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًاۙ Göğün böyle sıkı denetim altına alınmasıyla yeryüzü ahâlisi için bir kötülük mü kastedilmiştir, yoksa Rableri onlar için bir iyilik mi dilemiştir; onu biz bilemiyoruz?» Cin / 11. Ayet وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَدًاۙ Bize gelince, içimizde dürüst ve erdemli kimseler de var, bunun çok aşağısında kalan azgınlar da. Tıpkı insanlar gibi biz de farklı inançlara sahip çeşitli gruplara ayrılmış vaziyetteyiz.» Cin / 12. Ayet وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًاۙ Artık şu gerçeği iyice anlamış bulunuyoruz ki, biz ne yeryüzünde Allah’ın iradesine karşı koyabiliriz, ne de O’nun elinden kaçıp kurtulabiliriz.» Cin / 13. Ayet وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًاۙ Ne zaman ki doğru yolu gösteren Kur’an’ı dinledik, hemen ona iman ettik. Rabbine iman eden kimse, ne ecrinin eksilmesinden korkar, ne de zulme uğramaktan.» Cin / 14. Ayet وَاَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَۜ فَمَنْ اَسْلَمَ فَاُو۬لٰٓئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا İçimizde Allah’a teslimiyet yolunu seçenler de var, doğru yolu terk eden zâlimler de. Kim teslimiyet yolunu seçip Allah’ın emirlerine boyun eğerse, işte onlar doğru yolu arayıp bulmuş olanlardır.» Cin / 15. Ayet وَاَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًاۙ Doğru yolu terk eden zâlimler ise cehenneme odun olacaklardır.»” Cin / 16. Ayet وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقًاۙ Eğer insanlar ve cinler, Allah’ın yolu üzerinde dosdoğru yürüselerdi, onlara bol bol yağmur verir, rızıklarını genişletirdik. Cin / 17. Ayet لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۚ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًاۙ Aslında verdiğimiz bu nimetlerle onları imtihan ediyoruz. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Allah onu gittikçe artan çetin bir azaba uğratır. Nâs / 1. Ayet قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ De ki “Sığınırım insanların Rabbine”, Nâs / 4. Ayet مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ “O sinsi şeytanın üflemelerinin şerrinden”, Nâs / 5. Ayet اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ “İnsanların kalplerine üfleyen o sinsi şeytanın.” Nâs / 6. Ayet مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ “Ki o, cinlerden de olur, insanlardan da.” En'âm / 112. Ayet وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاط۪ينَ الْاِنْسِ وَالْجِنِّ يُوح۪ي بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًاۜ وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ İşte biz her peygamberin karşısında insan ve cin şeytanlarından oluşan bir düşman şebeke var etmişizdir. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldayıp dururlar. Şayet Rabbin dileseydi böyle yapamazlardı. Bu bakımdan onları, uydurdukları yalanlarla başbaşa bırak! En'âm / 130. Ayet يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ Allah onlara “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden âyetlerimi size okuyup açıklayan ve hesap vereceğiniz bu günle karşılaşacağınızı söyleyerek sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” diye soracak. Onlar da “Kendi aleyhimize de olsa şâhitlik ederiz ki, evet geldi” diyecekler. Önceden dünya hayatı onları aldatmış, böylece inkâr yolunu tutmuşlardı; şimdi de kendi aleyhlerinde şâhitlik yapıp kâfir olduklarını itiraf edecekler. İsrâ / 88. Ayet قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يرًا De ki “Bütün insanlar ve cinler şu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler ve bu hususta güçlerini birleştirip birbirlerine yardımcı da olsalar, imkânı yok, asla onun bir benzerini getiremezler. Kehf / 50. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ اَمْرِ رَبِّه۪ۜ اَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُٓ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُون۪ي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّۜ بِئْسَ لِلظَّالِم۪ينَ بَدَلًا Bir zamanlar meleklere “Âdem’e secde edin!” diye emretmiştik de hepsi secdeye kapanmış, fakat İblîs secde etmemişti. O cinlerdendi ve bu yüzden Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Böyle iken siz, beni bırakıp da, size düşman oldukları halde onu ve soyunu mu dost ediniyorsunuz? Zâlimler için bu ne kötü bir değiştirmedir! Sebe' / 41. Ayet قَالُوا سُبْحَانَكَ اَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْۚ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّۚ اَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ Melekler ise “Seni noksan sıfatlardan ve herhangi bir ortağının bulunmasından pak ve uzak tutarız. Bizim dostumuz, sahibimiz ve koruyucumuz ancak sensin! Bizim onlarla bu mânada hiçbir münâsebetimiz olmamıştır, olamaz da! Hayır, onlar, bize değil cinlere tapıyordu ve çoğu onlara inanıyordu” diye cevap verecekler. Fussilet / 29. Ayet وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا رَبَّنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ İnkâra saplanmış olanlar cehennemde şöyle diyecekler “Rabbimiz! Gerek cinlerden gerek insanlardan bizi saptıranları bize gösteriver; onları ayaklarımızın altına alıp çiğneyelim de böylece en aşağılık kimseler olsunlar!” Rahmân / 56. Ayet ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِۙ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir ne de cin. Rahmân / 74. Ayet لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.
Halvetiyiz biz erenler Nişansızlık nişanımız Soyumuz İbrâhim soyu Muhammed pirimiz bizim Ey aşıklar ey garipler Bu diyar hangi diyar Kerbeladir gam yüklüdür Kan gölüdür bu diyar Cemal yolu bulunur Allahı zikretmekle Resulullah bilinir Daim tevhit etmekle Aşık olan söz eylemez Aslına yalan söylemez Söz veripte geri dönmez Muhammede bak ibret al Söyledin özünde ara kendini Özünde gizlidir senin Muhammed Sözünde anlattın bize tevhidi Özünde gizlidir senin Muhammed Açılınca güller dalda Bülbüller ötüyor onda Hasan Hüseyinim gonca Kokulmuyor Muhammedsiz Cemalini seyredince Resulullah kim bilince Ehlibeyit söylenince Yanıyorum cemaline Güzel aşık cevrimizi Çekemezsin demedim mi Bu bir rıza lokmasıdır Yiyemezsin demedim mi Gel aşıklar gel arifler Gel Muhammedi bulalım Ey dost yolunda sadıklar Gel Muhammedi bulalım Previous Next Rüyada Bir Ölünün Gelecekten Haber Vermesi Görmek Rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek hastalıklarının iyileşeceğine, ihtiyaç sahibi insanlara da aynı merhametle yaklaşıp, güzel haberler alacağına, uzun uğraşlar sonucu biriktirdiği zenginliği yitireceğine, özellikle anne tarafından kalacak bir miras ile çocuklarının hayatını da garanti altına alacağına, hayatının her geçen gün kendisine daha büyük mutluluk ve hayır getireceğine, yeni dostluklar ve arkadaşlıklar edineceğine, tabir olur. Ayrıca rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek eğitimle ilgili olarak büyük bir sıçrama yaşanacağına, kabuslarla dolu geceler geçireceğine, gün geçtikçe daha zor zamanlara girileceğine, ayağını yorganına göre uzatmaması ve önlem almaması halinde icra gibi kötü bir olay yaşanacağına, içine dolan huzurun ve rahatlığın gözlerindeki ışığı arttıracağına, alışkanlıklarının, yorumlanır. daha sonra hayırlı bir kısmet ile evleneceğine tabir edilir. rahatsızlık veren bir kişinin haneden uzaklaştırılacağına vebazı küçük sorunlar yüzünden hayata geçirilemeyen bir projenin gerçekleştirileceğine delalet eder. elinde çok büyük başarılar kazanacağı işler bulunduğuna ve bu işleri tam zamanında gerçekleştirdiği takdirde hatırı sayılır bir kazanç elde edeceğine alamet eder. sorunlarının biteceğine yorulur. Dini olarak rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek tabiri Dini olarak rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek çok hayırlı ve güzel gelişmelerin yaşanacağına, dedikodu yapan bir kişinin haneden uzaklaştırılacağına, herkesin karşısında düğme ilikleyeceğine, rakiplerinin çok daha ilerisinde bir konuma geleceğine, birçok kişinin yardımına koşulacağına, ancak herhangi bir yararının görülmeyeceğine ve tüm durumla birlikte bir de destek olan kişinin para konusunda sıkıştırmalarıyla uğraşılacağına, kısa süre sonra çökmesine ve belki de bedeninin dayanamayarak iflas etmesine neden olacağına, ailesi ile birlikte oturabileceği bir ev alacağına, delalet eder. Psikolojik olarak rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek yorumu Psikolojik olarak rüyada bir ölünün gelecekten haber vermesi görmek sıkıntılarından kurtulup yolunu çizeceğine, ödemekte sıkıntı çektiği borçlarını ödeyeceğine, isteklerine, çıkarılan dedikoduların bertaraf edileceğine, zorlukların günden güne artacağına, yaşayacağı sıkıntılarda etrafındaki pek çok insanın anında yardımını göreceğine ve mutlu olacağına, çok iyi bir duruma geleceğine, Bir görmekRüyada bir sayısı çok önemlidir. Başarıyı simgeler, insana güç ve cesaret verir. Başa geçmeyi, düşmanları yenmeyi, ilerlemeyi, isteklere kavuşmayı da temsil KONULARDA RÜYA TABİRLERİ ESERLERİMİZ SON EKLENENLER GÜNÜN AYETİ Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.TEKVÎR - 29 ÖZLÜ SÖZLER Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir. Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun? Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır. Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. Hz. Ali Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur. Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir. En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır. Alem-i Berzah insanın kendisidir. Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır. Mutaşabih ayetler ledünidir. Ölüm ve cehennem korkusu Hak'ka dost olmayanlar içindir. Şartlanmalardan ve önyargılardan arınmadan kimse masum olamaz. Uzlaşmak için bahane arayan düşman zıtlaşmak için bahane arayan dosttan daha iyidir. Baki hakikatler fani merkezli inşa edilemez. Her zorluğun çözümü sevgidir. Allah var gayrı yok sevgi var dert yok. Allah de ötesini bırak. Sorunları erteleyen ve örten değil çözüm üretip sorunları çözen olmalıyız. Kişinin irfanı kemalatı nispetinde şeytanı da nefsinin şiddetinde olur. Kötü huylardan kurtulmanın en keskin yolu ilahi aşka yanmaktır. Mücevherden sarraf olan anlar, başkası bilemez. Ne fark eder kör için elmas da bir, cam da bir. Eğer sana bakan kör ise sakın sen kendini cam sanma.Mevlana Kendini oldum ve doğru zannedenler kendileri gibi düşünmeyenlerden rahatsız olurlar. Eflatun'a dediler ki "Ne kadar çok çalışıyorsun". O da dedi ki "hayır ben sevdiğim işi yapıyorum" Allah kuluna sevdirdiği her işi kuluna kolaylaştırır. Kurtuluş hidayete tabi olanlar içindir. Selam olsun hidayete tabi olanlara. Tevhid-i Ef-al meratibi ihvanın kendi gerçeğine seyir haritasıdır. Kişi ilk önce kendisinin arifi olacak ki Rabbinin arifi olabilsin. İnanmak başka şey, teslim ve tabii olmak başka şeydir. Kalıcı dostluklar edinin. İhvan gibi yaşa, gerisine karışma. Mutlu insan başkalarının mutluluğu için yaşayandır. İslam dini istişare esaslıdır. Allah için affet, Allah için paylaş. İhvanlığını işine göre değil, işini ihvanlığına göre ayarlayacaksın. Kul, iradesini Allah’a teslim edendir. Hakk'ı hatırladığımız unuttuğumuzdan fazla olsun. "Olacağım" diyene engel yok, "olmayacağım" diyene bahane çok. Ben merkezli değil, biz merkezli olun. Dervişçe yaşamak, tevhitçe yaşamaktır. Yaptığınızı azimle yapın, hırs ile yapmayın. Kullukta devamlılık esastır. Önce emin insan olmalıyız. Derviş, halinden belli olmalıdır. Beşeriyet kemalâtın hammaddesidir. Mükemmeliyet istikamette daim olmaktır. İnsanın cismi arza, ruhaniyeti semaya mensuptur. Yaradılış farziyetimiz hakkı bilmektir. Hakk'ı tanımanın ön şartı Resulûllah’ı tanımaktır. İnsanın sırrında Allah’ın sonsuzluğu vardır. Kulluğa bahane yok değer üreteceksiniz. Şikayet, Mevla’ya hürmetsizliktir. Kulluk adına yapmadıklarımıza hiçbir bahane geçerli olmayacak. Bu âleme kavga için gelmedik. Telkin öncelikle bizim nefsimize olmalıdır. İnsan, Allah’ın sırrı Allah da insanın sırrıdır. Varlığımızın sebebi zuhuru, Cenab-ı Resulûllah’tır. Kullukta teslimiyet “Rağmen” olmalıdır. Kazası olmayan tek şey hayatımızdır. Sevgi dışındaki bütün hallerde zorluk vardır. Nefsinde mevsimi hazan olanın, gönül mevsimi bahar, Ahireti bayram olur. Hayat yaşamak, yaşamaksa sevmektir. En güzel keramet istikamet üzere olmaktır. Kişinin Rabbini tanıması için kendini tanıması lazım. Hakk’ı ancak Mirat-ı Muhammet’ten görebiliriz. İnsanı Hakk’ta sonsuzlaştıran ve yaşatan, sevgidir. Sevgi bütün yaratılanların varoluş mayasıdır. Sevgisiz olan her mekân ve mahâl mundardır. Sevgi Allah için yanmak ve olmaktır. Allah’ın ve Resulullah’ın sevgisi ile yanmayan gönül hamdır, ahlâttır. Hakikat ehlinin sermayesi aşk-ı sübhandır. Talepte kararlılık, kararlılıkta da sabır esastır. Sabır, sadrın genişliği kadardır. Sadır genişliği ise; kabulümüz, sevgimiz kadardır. Kamil insan demek;Bütün duygularda,düşüncede ruhta olgunlaşmış insan demektir., Dervişân, Mürşidinin eşiğinde sadık olduğu sürece, farkında olsa da olmasa da tekamül halindedir. Kim ki Allah’ı ciddiye almaz ise; Allah o kimseyi ciddiye almaz. Hakkı görmeyen gözler amadır. Gayret olmadan kişinin ulaşacağı hiçbir âliyet olamaz. Kendi gerçeğimize yol bulmak için arz üzerinde var olan bütün mevcudiyetten istifade edeceğiz. Bu fırsat âleminin bir tekrarı daha yoktur. Hiçbir oluşum kendi halinde, kendi başına müstakil değildir. İhvan isek bir iddianın sahibiyiz demektir. İhvanın kemâlâtı, olgunluğu, karşılaşmış olduğu olumsuz tecellilere verdiği tepkilerle ölçülür. Kişi muhatabı ve müdahili olmadığı hiçbir meselenin şahidi olamaz. Herkes kazanımlarını kayıplarını tespit etsin ki şuurlu bir hayat yaşayabilsin. Birebir uyarılar insanı daha çok uyandırır. Bütün canlılara dostça yakın olmalıyız. Tekâmül için her anı yeniden yaşamak , her anın yeniden talibi olmak zorundayız. Gayret etmeyen kişiden Kâmil insan olmaz. Ehl-i talip bu Kâinatın özelidir, özetidir. Kul, hizmeti kadardır. Kul, sevgisi kadardır, Kul hoş görebildiği kadardır. Kul feragat edebildiği kadardır. Kul paylaşabildiği kadardır. Ehl-i ihvan’ın sevgisi Rabbi’nin sevgisi, meşguliyeti Rabbi’nin meşguliyeti olmalıdır. Her an Rabbi ile meşgul olanın, muhatabı Rabbi olur. Güzel bakmalı, güzel konuşmalı, güzel dinlemeliyiz. Hayırları geciktirdiğimiz zaman şerre dönüşür. Şerleri geciktirdiğimiz zaman hayra dönüşür. İhvanın irşad olmasının ön şartı teslimiyattır. İlmen yâkinlik; bilmek ve kabul etmektir. İhvan telkin edileni yaşadıktan sonra Hakkel yâkina ulaşır. Kul, Rabbini ne kadar ciddiye alırsa, Rabbi’de onu o kadar ciddiye alır. Rahman’ın sevgilisi olmak gönlü cenab-ı Resulullah’a yönetmek ve tabi olmakla orantılıdır. İhvan, kendi özünde kâmil duruşa ulaşırsa, onda bir değil de nice esmanın açılımı, nice sıfatın inkişaf ve izhariyeti yaşanacaktır. Dünkü gibi konuşan, dünkü gibi anlayan, dünkü gibi yaşayanın anı ve akibeti hüsrandır. Ehli gönül olan, ,Resulullah’a ve Ehli Beyt’egönül veren Ehl-i İhvan’ın seyr-i sülüğü nefis merkezli akıl ile değil gönül merkezli akıl iledir. İhvan, hayırda ve şerde damlayı derya mesafesinde görecek kadar Rabbini önemseyen olmalıdır. Hakka vuslat, ancak aşk- sübhân ile olur. Aşığın, sevgisinin sancısıyla uykularının kaçması lazım ki, orada aşktan söz edilebilsin. Hayatla zıtlaşan değil hayatla uzlaşan olmalıyız. Eğer kişi yarışacaksa hayırda yarışsın selâmda, yarışsın, paylaşmada hoş görüde affetmede yarışsın. Kişi tercihinin neticesini yaşar. İnsan, sevebildiği kadar, değer üretebildiği kadar insandır. İhvan, arif olmalı ve gönlünü bütün olumsuzluklardan arındırmalıdır. Herkes yaptıklarının neticesini yaşayacak. Biz kulluğumuzu her gün yeniden yenilemeliyiz. Üstünlük ancak takva ile sevgi iledir. Allah hiçbir zaman abes ile iştigal etmez. Her işte bizim için hikmet ve hayır vardır. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. Herkesin şeytanı, Cebrail’i, Mikail’i, İsrafil’i ve Azrail’i kendisiyle beraberdir. Ehl-i ihvan demek arif olan, Hakk'a eren demektir. Sevginin tezahürü ibadettir. Eğer inanıyor, iman ediyor, seviyorsanız, yap denileni yapacak ve aksatmayacaksınız. Sevenin ne gecesi ne gündüzü ne yorgunluğu ne bahanesi ne de mazereti olur. Karşılaştığımız zorlukların tamamı tekâmül için ikrarımızı ispat içindir. Bu âlem teşbih, tespit, tenzih, takdis ve şahadet âlemidir. İnsanın Hak katında kadri, kıymeti sevgisi kadardır. İnsan, yaşadığı zorluklar aşabildiği engeller kadar insandır. Hiç zorluk, acı çekmeden, uğraş ve çaba sarf etmeden kimsenin başarıya ulaştığı görülmemiştir. Hepimiz Allah’ın Resulûllah’ın ve Ehlibeyt’in aşkından muhabbetinden istifade edip Hakk’ta bakileşebilecek yetilere sahibiz. İnsan, asliyeti kendisine unutturulmuş varlıktır. Müsemmâ ehli olan için, isimler değişşe de asliyet değişmez. Hiçbir güzelliği kendimize mal etmeden, bütün güzellikleri Rabbimizden bilmeliyiz. Herkesin imtihanı iddiası kadar olur. Yani iddiası büyük olanın, imtihanı da büyük olur. Kâinat, insan için, insana hizmet için halk edilmiştir. Hayatın tamamı, kulluğun ve dostluğun talimidir. Kişi bilgisinde değil yaşantısında kâmil insan olur. Bizim yaşadıklarımız; tercihlerimizin, taleplerimizin ve dualarımızın neticesidir. Mezheplerin farklı olması, dünya iklimlerinin, ırkların ve kültürlerin farklı olmasındandır. İrfan mekteplerinin temelde aynı, detaylarda farklı farklı olması insanların, meşreplerinin farklı farklı olmasındandır. Kimi takva ile kimi zikrullah ile, kimi hizmet ile, kimi de ibadet ile Hak rızasına ulaşmak ve kâmil insan olmak arzusundadır. Din adına zıtlaşmalar, taraflaşmalar ve tefrikalar çıkarmak Rahman’ın ve Kuran’ın reddettiği duruşlardır. Elin eksiğiyle uğraşan, kendi eksiğini hiçbir zaman göremez. Biz bu âleme eksik tespit zabıtalığına gönderilmedik. Âşık; mâşûkunu hususiyetle geceleyin, en çok yalnızlık halindeyken düşünür. Geceleri ve seher vakti çok özeldir. Dostluğun ilk şartı sevmektir. Fakat çıkarsız beklentisiz sevmektir. Dost olmak, dostun her türlü yüküne katlanmaktır. Bizim için yaşamak bir gündür, o da bugündür. Kulluk adına yapmamız gereken ne varsa sabırla ve ihlâsla yapmalıyız. Hak katında gıdalanmanın birinci esası, âdab-ı Muhammediye ve hakıkati Mahmudiye ile kıyam durmaktır. Biz eyvallah tacını, sensin’ tacını başımızdan, hiçlik hırkasını da eğnimizden hiçbir zaman çıkartmayacağız. Bir damlanın hiçliğe ulaşması, onun deryaya düşmesiyle olur. Bize ulaşan her tecellinin, Mevlâ'dan olduğunun bilincinde olalım ve rıza gösterelim. Sakın tecellilerden kahreden, kederlenen olmayalım. Tecellilerden şikayetçi olmak, kulun Rabbine olan saygısızlığıdır. İhvan, hangi tecelli içinde olursa olsun, mutlaka güzel düşünmeli ve güzel değerlendirmelidir. Edep ve âdap dışında nefes almayalım. Biz, Cenâb-ı Resûlullah’ın vitrini olmalıyız. Bütün nimetler ve âliyetler, gayret ve hizmet iledir. Biz hangi hali yaşıyorsak bizim için hayırdır ve hikmetlidir. Hikmete tabi olanlar hikmet ehli olurlar. "Senin için Ya Rabbi" zevkiyle hayatı yaşayalım. Huzur, ancak tevhid ile aşk ile sevgi ile Allah’a ve Resûlun’e yönelmek iledir. Güzel ahlâk ve sevgi insanlığın omurgasıdır. Her gününü son gün, her namazını son namaz, her muhabbetini son muhabbet gibi kabul eden kişinin yaşantısı Ehl-i ihvanca olur. Büyük laf etmemeye sahibi olalım. Ehl-i Beyt olmak, hem nesebi hem de mezhebidir. Ehl-i Beyt, Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş halidir. Yaptığımız her şey kulluğumuzu ispat edercesine olmalıdır. Halkı memnun etmek için Hakk'ı incitmeyelim. Kemalat, hissedilen ilk nefesten son nefese kadar sadece Allah ve Resûl’u için say ve gayret etmektir. Tevhid-i Ef-al hakikatin zübdesi, tevhidin nüvesidir. Kullukta edebi olmayanın Hak’ta izzet bulması mümkün olamaz. Hikmetleri seyretmenin tek şartı, tecellilere karşı sabırlı olmaktır. Kişi yaşamış olduğu imtihanları aşabildiği kadar tekâmül etmiş olur. Aslında bize zor gelen tecelliler, bizim için ikramdır. Kulluğun esasında yap denileni yapıp sonucuna da razı olmak vardır. Bütün kâinat, kişinin kendi hakikatine misaldir. Öncelediğimiz Allah ve Resûl’u olmalı. Ertelediğimiz ise nefsimizin arzu ve istekleri olmalıdır.. Dervişi tekâmül ettirecek olan iştiyakı, kendine olan telkini, ve gayretindeki kararlılığıdır. Her günü yaşamak, her günü diğer günden farklı bir alana taşımak için biz bugünün talebesiyiz. Hatasını kabul edip hatasından dönen kul hayırlı kuldur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İhvan ne dünle ne de yarınla zaman kaybedecek sadece anını ve gününü değerlendirecek. İhvanlık, halde örnek olmaktır. Aile yaşantımızla, tecellilere olan tepkilerimizle, kişilerle olan ünsiyetimizle, her halimizle hele hele de ibadete olan düşkünlüğümüzle fark edilmeliyiz. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, Hak katında şerefli olamaz. İbadet etmenin hoşnutluğunu yaşarken bu hoşnutluğu, ibadet etmeyenlere karşı bir üstünlük saymadan fail Allah'tır zevkiyle yaşamalıyız. Kıyas, şeytani sıfatlardandır. Karşımızda gördüğümüz eksikliği önce kendimizde tetkik etmeliyiz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrine mürşitsiz yol bulamaz. Baki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak Hak’ta ölüp Hak’ta dirilmektir. Hayata ders veren değil de hayattan ders alan talip olmalıyız. Anlayan ve öğrenen olmalıyız. Anladığını genişleten, hayatına uyarlayan olmalıyız. Tasavvuf önce şeriat-ı Muhammediye ile hakikat-ı Mahmûdiye ile hikmetler talim edilir. Bir meselenin görevlisi olmak ayrı şeydir, gönüllüsü olmak ayrı şeydir. Ehl-i ihvanla konuşularak halledilmeyecek hiçbir mesele olmamalıdır. Hak dostları bir araya geldikleri zaman bakışmaları bile muhabbettir. İhvanlığın dört ana esası vardır; ihlas, şecaat, cesaret ve cömertliktir. Hayatın tamamında, her adımda, her bir nefeste; bir tuzak, bir imtihan vardır. Gönül, Rahman ile coşarsa; kişi karşılaştığı her türlü tecelliye sabır ve tefekkür ile mukavemet gösterir. İhvan, ne Dünya ne de ahiret beklentisi olmaksızın kulluğunu fi-sebilillah yaşamalıdır. Kur’ân'ı öğrenmeye, okumaya, okutmaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım. İslam, yap denileni yapmak; yapma denilenden uzak durmaktır. Kulluğunu yarına erteleyenin Allah sevgisi yeterli değildir. Tekâmül etmek için sürekli gayret halinde olmalıyız. İnsana olan sevgisizlik Allah’a olan sevgisizliktir. Allah’a vuslat ancak Aşk-ı sübhan ile olur. Hak’ta bâki olabilmek için kayıtsız şartsız teslim olmalıyız. Dilimizde zikrullah ile gönlümüzde her daim muhabbetullah ile inşa olmaya çalışmalıyız. Şeriatın ihlâl olduğu yerde hakikat olmaz. Her türlü tecelliden istifade edecek kadar arif,hiçbir zorluktan yılmayacak kadar da dirayetli olalım. Arif olan baktığı her zerreden, karşılaştığı her tecelliden kendisine istikamet arar. Ehl-i ihvan hatasında ve günahında ısrar etmeyen ve tövbesinde aceleci davranandır. Âşık maşukundan gelen cefalardan haz duymazsa gerçek aşık olamaz. Kendisindeki gayrilikten arınan insan için dışarıda ve içeride gayri olan hiçbir şey kalmaz. Kişinin samimiyeti, sadakati ve sevgisi ona istikamet verir. Bizden istenilen öncelikle safiyet, samimiyet ve sadakattir. Ehl-i ihvan öyle bir kristalize olacak, safiyet kazanacak, kendi benliğinden öyle bir sıyrılıp latifleşecek, şeffaflaşacak, kendine ait bir renk zan düşünce ve duygu kalmayacak ki Allah’ın boyasıyla boyansın yani Resûlullah’ın haliyle hallenmiş olsun. Gayret, kulluğun esasıdır. Biz bildiklerimizle amel edelim. Bilmediklerimiz, bize bildirilecektir. Her Ehl-i ihvan bulunduğu cemiyette fark edilmelidir. Bizim sabrımıza, bize kötülük yapanların şahitlik etmesi lazım. Asli maksadımız, nefsimizi ve Rabbimizi tanımaktır. Gayret etmeyen kişiden kâmil insan olmaz. İhvan, kendi hakikatine seyri sülük ederken hem dünyasını hem de ukbâsını saadete erdirmiş olur. Muhabbetimiz Resûlullah’ın ve Ehl-i Beyt’in muhabbeti, davamız Hak davası olsun. Eğer insan Rahman’ın aynası olacaksa yansıtıcılığının çok net,arı ve duru olması lazımdır. Eğer bir olumsuzlukla, zorlukla karşılaşıyorsak, bu bizim olumsuzluluğumuzdandır. Arz ve semada her ne olursa insan ile ilişkilidir. Sözümüzün ilk müşterisi kendi kulağımız olmalıdır. İslâm şahitlik ile başlar, şuhut ile yaşanır. Ve yine şahitlik ile kemal bulur. Hangi başarı vardır ki uğraşsız gayretsiz ve gönülsüz zuhura gelsin. Aşığın ölümü Hakk’ta vuslat, sonsuzluğa uyanmak ve sonsuzluğu yaşamak olur. Artık etrafımızla ve kendimizle olan kavgamızı bitirip, sevgiyle nefes almanın gayretinde olmalıyız. Kişinin kararlılığı tecellilere gösterdiği mukavemeti kadardır. Aşık hep maşukundan söz etsinler, hep ondan konuşsunlar ister; zaten gayrı şeyler aşığı rahatsız eder. Kişi mutmain olmadıkça kulluğunda, dostluğunda hep hüsrandadır. Cemal aşıkları için gayri olan her şey haramdır. Zikrin esası namazdır, muhabbetullahdır. İhvan, hayatın tamamında Rahman’ın iradesi altında yaşamaya dikkat ve özen göstermelidir. Her şeye rağmen seveceğiz Her şeye rağmen hizmette gayretli olacağız Kulluk, içinde Rabbi'nden başkasını bulundurmayan, gayrilerden boşalmış hiçlik makamıdır. Hayatın ve kulluğun emanetçisi olduğumuzu, bu emaneti taşımamız ve ehline teslim etmemiz gerektiğini hatırdan çıkartmamalıyız. Hayatı hep Hakkça yaşamanın gayretinde olmalıyız. Hayat, bizi kullukta belirli bir kıvama taşımak içindir. Kendine gafil olan, Allah’a arif olamaz. Her varlık Hakk'tandır ve Hak ile kaimdir. Bütün masivalardan arınmak, “ölmezden önce ölmek” Hak’ta ebed olmak; olağanüstü bir azim ve gayret ister. Kişinin kararlılığı, cesareti, azmi ve sevgisi bir arada tekmil olursa; kişinin önünde aşamayacağı engel ve mâni olmaz. Talibin âli ve en yüce değerlere ulaşabilmesi, Allah ve Resûlu’ne olan muhabbeti, sevgisi ile orantılıdır. Hedefimiz ve gayemiz, bugün tevhid noktasında Allah’ı Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’i dünden daha farklı idrak etmek ve yaşamaktır. Tevhid adına bize yapılan teklifatın tamamını yaşamak, bizi kendimize döndürmek ve kendi hakikatimizle tanıştırmak içindir. Tevhid meratiplerindeki yaşam talimlerinin tamamı, bizi kendi ruh derinliğimizdeki iç potansiyelimizden istifade ettirmek adınadır. İhvanın bilip, yapmak isteyip de yapamamasının sebebi kendisinde yetersiz olan kararlılığı, gayreti ve talebidir. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, mükerrem ve münevver olamaz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrinde mürşitsiz yol kat edemez. Kulluk adına yaşanılacak ne kadar âli değerler varsa, bunların tamamı ancak mürşid-i kâmilin nezaretinde ve refakatinde yaşanılabilir. Bâki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak, Hakk’ta ölüp Hakk’ta dirilmektir. Yaşadığımız ne tür olumsuzluk olursa olsun, bizim hedefimize olan iştiyâkımızı arttırmalıdır. Her türlü olumluluk ve olumsuzluktan istifade eden olalım. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. İhvan, kendisini yargılayan, kendisini öz eleştiriye açık tutan ve kendini kemâle taşıyan olmalıdır. İhvan, ancak telkin edilen hikmetli sözleri, hadisleri ve ayetleri yaşantısına uyarlayarak gayretinde istikamet bulabilir. Kim hidayeti dilerse hidayete ulaşacak; kim hidayete ulaşmak istemezse Rahmân da ona hidayet etmeyecek. İnancı olmayanın istikameti olmaz. İnsan-ı asli Allah’ın aynasıdır. Nurun olduğu yerde zulüm, dinin olduğu yerde kin, sevginin olduğu yerde nefret olmaz. Ehl-i ihvan demek arif olan gerçeklere eren demektir. Herkes tercihinden yönelişinden meyil ve rızasından sorumludur. Nimete ulaşmak için mutlaka hizmete talip olmalıyız. İhvan düşünmekle, keşfetmekle ve gayret ile kemâlat bulur. “Rabbim” diyen için zaten zorluk yoktur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İslam, aslen teslim olmak ve selamet bulmaktır. NAMAZ VAKİTLERİ
Cinlerle ilgili; dini metinler ve halk inanışları çerçevesinde derlenmiş bilgiler. Cinlerin özellikleri, davranışları, yemekleri, cinlerle cinsel ilişki, cinlerden korunma… Cinlerle İlgili Bilgilerin Kaynakları Günümüz Türk toplumunda cin ve iblislere dair halk inanışlarının kahir ekseriyetini Kuran ve hadisler Hz. Muhammed’in kaydedilmiş sözleri olmak üzere muhtelif İslami kaynaklar ile İslam öncesi Arap folklorunun İslamize edilmiş bir takım rivayetleri belirler. Bununla beraber Türklerin İslam öncesi dönemden gelen bir takım inanışları da gerek İslami forma bürünerek gerekse de Pagan dönemdeki formlarını aynen koruyarak yaşamayı sürdürmektedir. Söz konusu inanışların başlıcaları ve bunlardan yola çıkılarak hazırlanan cin ve iblislerle ilgili bilgilerden önemli bir kısmı ise şunlardır Cinlerin Genel Özellikleri Erkek ve dişilerden oluşurlar. İnsanlar gibi doğar, büyür, yer içer, uyur ve ölürler. Kabile ve gruplar halinde yaşarlar. Muhammed Peygamber ve koyun dışında her şekle girebilirler. Cinlerin gelecekten haber veremediklerine inanılır. Ancak çok hızlı hareket edebildikleri ve görünmedikleri için insanların sırlarını ve gizli konuşmalarını vb. dinleyip, gözlemleyip gerek duyduklarına birbirlerine ve cinci hoca, hüddam gibi kişilere açıklayabilirler. En az 400, en fazla sene yaşarlar. Nadiren de olsa seneden daha uzun süre hayatta kalmış olanları da vardır. Cinlerin çocukları 40 yaşına kadar annelerinden beslenirler. Müslüman, Hristiyan, Yahudi cinler olduğu gibi dinsiz cinler de vardır. Cinlerin Yaşadıkları Yerler Köy ve Kırsal Bölgeler Bilal bin El Haris, bir rivayetinde şunları anlatır Bir yolculuk sırasında Allah’ın peygamberi ile birlikte bir yerde konakladık. Peygamber, defi hacet için dışarıya çıktılar. Ben de peşinden temizliğine yardımcı olmak amacıyla ibrik götürdüm. Yanına yaklaştığımda bazı insanların birbirleriyle kavga eder gibi ağız dalaşı yaptıklarına işaret eden sesler işittim. Hiç böyle ses işitmemiştim. Sonra Allah Resulü geri döndüler. Kendisine “Ey Allah’ın Peygamberi! Senin yanında bazı erkeklerin kavga seslerini duydum. Ama konuşan kimseyi görmedim?” dedim. Allah Resulü “Müslüman cinler ile Müslüman olmayan bazı cinler birbirleriyle kavga edip, çekiştiler. Beni aralarına hakem tayin ettiler. Kendilerini bir yerlere yerleştirmemi istediler. Ben de Müslüman olan cinleri köy ve dağlara, Müslüman olmayan cinleri de dağlarla denizler arasına yerleştirdim.” buyurdular. Bu rivayet kaynaklı olarak, cinlerin çoğunlukla köy ve kırsal bölgelerde meskun olduklarına inanılır. Terk Edilmiş Ev ve Harabeler Uzun süredir kullanılmayan, terk edilmiş evleri ve harabeleri sahiplenirler. Cin ve demonlar insanların bulunduğu mekanlarda bulunabilir ve bazen beraberce yaşarlar. Cin ve demonların eve girmemesi için eve girerken sağ ayakla ve besmele çekerek girmek gerekir. Bazen içinde insan yaşayan evlerde de görülür, evin sakinlerine rahatsızlık ve zarar verirler. Ev sakinlerine görünerek onları korkutur, evin içine pislik ve taş atarlar. Müslüman cinler, insanlara zarar vermemek için evlerin içinde değil daha çok tavanlarında bulunurlar. Müslüman bir cinin sahiplendiği evi terk etmesi istendiğinde üç gün mühlet verilmesi gerekir. Müzik çalınan, içinde resim ve heykel bulunan yerlerde çok olurlar. Çöplük ve Pis Yerler Cinler, çöplük gibi pis yerleri mesken edinirler. İslam Peygamberi evlerde bırakılan çöplerin cinlerin toplantı yerleri olacağını bildirmiştir. [1]Abdurrezak, Musannaf, XI, 32. Haşere Delik ve Oyukları Hz. Muhammed yeryüzündeki haşere deliklerine idrar yapmayı yasakladı. Bunun sebebi Kuran yorumcularından Katade’ye “Bu deliklere idrar yapmak niye men edildi?” diye sorulmuştu. O da şu cevabı verdi “Bunların cinlere ait meskenler olduğu söyleniyordu.”[2]Ebu Dâvud, Tahâret, 16, 29; Nesâi, Tahâret 30; 1, 33, 34; A. H. Müsned, V, 82. Tuvalet ve Kanalizasyonlar İslam Peygamberi Hz. Muhammed ; kemik ve tezekle ilgili olarak, bu maddelerin “cinlerin yiyecekleri” olduğunu ifade etmiştir. [3]Müslim, Salat 150 450; Tirmizi, Tefsir, Ahkâf 3254; İmam-ı Şiblî, Cinlerin Esrarı, 96 Bazı din bilginlerine göre kemik; cinlerin, tezek ise cinlerin kendi cinslerinden olan hayvanlarının yiyeceğidir. Bu sebeple söz konusu maddelerden tezeğin en bol bulunduğu yer olan tuvalet ve kanalizasyonlarda cinlerin bolca bulunduğu düşünülür. İncir Ağacı Çevresi Yaygın bir Türk halk inanışına göre incir ağaçlarının çevresi; cinlerin en yoğun olarak bulunduğu, ikamet ettiği bölgelerdendir. Bu sebeple özellikle akşam vakitlerinde incir ağaçlarının yanına yaklaşmaktan kaçınılır. İncir ağacının altına işemenin, idrarını yapan kişiye cinlerin musallat olmasına yol açacağına inanılır. Bununla bağlantılı bir başka inanca göre ise incir ağacından düşen kimselerin neredeyse kesin olarak ya sakat kalacağına ya da kısa süre içinde öleceğine inanılır. Ortaya Çıkış ve Kayboluş Zamanları Yaygın bir İslam inanışına göre; cinler, İslam Peygamberi Hz. Muhammed ile yaptıkları bir anlaşma gereği; akşam ezanı okununca yani güneş tam olarak batınca dünyaya özgürce dağılırlar. Sabah ezanı okununca yani Güneş doğmadan evvel etraf aydınlanmaya başlayınca; dağ tepeleri, çöller, derin ormanlar gibi ıssız yerlere çekilip dünyayı insanlara bırakırlar. Bu sebeple pek çok Müslüman, akşam olduktan sonra özellikle ıssız yerlerden geçmelerini gerektiren yolculuklara tek başına çıkmazlar. Çocuklar da akşam olduktan sonra evin önünde oynamak için bile olsa dışarı çıkarılmaz. Cinlerin Hoşlanmadıkları Şeyler Dua ve İbadet Edilmesi Cin ve demonlar bulundukları yerde ibadet ve dua edilmesinden hoşlanmazlar. Ezan Müslümanlara göre ezandan bilhassa nefret ederler. Akşam ezanı okunduğunda cinlerin dünyası ve insanların dünyası iç içe geçtiği için cinler daha çok akşam ezanından sonra görülür. Sabah ezanı okunduğunda ise dağılırlar. Bu inanışın temelini İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in şu sözleri oluşturmaktadır Güneş batıp gece karanlığı bastığında, yahut akşamladığınız zaman, çocuklarınızı dışarı çıkmaktan men ediniz. Çünkü şeytanlar o sırada etrafa dağılırlar, faaliyete geçerler. Geceden bir saat / biraz zaman geçtikten sonra, çocukların eve gelmelerini sağlayın ve kapıları kilitleyin ve Allah’ın adını anın. Çünkü, şeytan kapalı bir kapıyı açmaz. [4]Buharî, Eşribe, 22. Üzerlik Otu Üzerlik yahut nazar otu adıyla bilinen bitkinin dumanından çok rahatsız olurlar. Bir mekan cinlerden temizlenmek yahut cinlerin uzak tutulması isteniyorsa o mekanda düzenli aralıklarla üzerlik yakılması suretiyle tütsülenmesi gerekir. Sirke Cinler sirke ve sirke kokusunu hiç sevmezler. Cinlerin evden uzaklaştırılması için evin banyo ve tuvaleti hariç her yerinin sirke veya sirkeli suyla silinmesi gerekir. Demir Anadolu’da cinlerin saf demirden korktuklarına dair yaygın bir inanç vardır. Özellikle Alkarısı denen ve kadın ve çocuklara musallat olan demona demir iğne batırıldığında şekilde değiştirme özelliğini kaybedip, iğneyi batıran kişinin kölesi olacağına inanılır. Alkarısı, batırılan iğneyi asla kendi çıkaramaz. Bir şekilde bu iğne vücudundan çıkarılırsa köleliği sona erer ve kaçar. Benzer şekilde karabasan ve uyku iblislerinden korunmak için yastığa iğne batırılması yahut yatağın yanında demir makas veya bıçak bulundurulması da yaygın bir uygulamadır. Koruyucu Muska, Tılsım ve Dualar Muska Üçgen biçiminde katlanıp, su geçirmez bir kılıfa konulan ve boynuna takanı, üzerinde taşıyanı ya da sahip olanı zararlı doğaüstü etkilerden koruyup, iyilik getirdiğine ya da hastalıktan vb. kurtardığına inanılan, içinde dinsel ve büyüsel bir gücün saklı olduğu düşünülen, genellikle Arap harfleriyle yazılan kağıt. Vefk Muhtelif güç ve etkilere sahip olduğu düşünülen harf ve sayıların, belirli matematiksel denklemlerle, kare ve dikdörtgen şekillerinin içine yazılmasıyla elde edilen bir tılsım çeşidi. Korunma Duaları Cin ve demonlar, genellikle Kuran’daki Felak, Nas ve Ayetel Kürsi dualarının okunduğu yerlerden uzaklaşırlar. Bu ayetler korunma amacıyla 3, 7, 41 gibi tek sayılardan oluşan adetlerde okunur. Levha olarak yazılıp duvara asıldıkları yerlere giremeyeceklerine yahut yazılı şekillerini muska olarak üzerinde taşıyan kişilere zarar veremeyeceklerine de inanılır. Cinlerin Beslenmeleri Cinlerin yemeği çoğunlukla insan artıklarıdır. Kemik, dışkı, pirinç ve soğan kabuklarını yemeyi severler. Besmele çekilmeden ve sağ el dışında yenen yemeğe ortak olurlar. Yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutmuşsak ve bu yüzden cin yemeğimize ortak olduysa, sofradan kalkmadan besmele çektiğimiz takdirde cin yediklerini kusmak zorunda kalır. Cin Çarpması ve Musallat Cin Çarpması Nedir Cinlerin, insanlara cezalandırma amaçlı olarak yaptıkları doğaüstü saldırılar cin çarpması olarak tanımlanır. Bu saldırılar sonucu, saldırıya uğrayan kişinin vücudunda çeşitli anormallikler gözlemlenir. Uğranılan saldırı sebebiyle yaşanan şok sonucunda kısmı veya tam felç, epilepsi nöbetleri, bilhassa yüz kısmında gözlemlenen kasılma ve şekil bozuklukları da cin çarpması olarak ifade edilir. Cin çarpması çoğunlukla tek seferlik cin saldırıları için kullanılan bir ifadedir. Ancak cin çarpması hadisesinin ardından musallat denilen başka bir fenomen devreye girebilir. Musallat Nedir Cin çarpması tek seferlik cin saldırılarına verilen isim iken musallat, cin çarpmasından farklı olarak; cinlerin kişiye sürekli olarak zorbalıkta bulunması, sıkıntı vermesi halidir. Verilen sıkıntının şekli ve şiddeti farklı seviyelerde gelişebilir. Daha çok tek başına yaşayanlarla, kadın ve çocuklara musallat olurlar. Musallat oldukları kişinin tuvalette uzun süre ve yalnız kalmasını teşvik ederler. Eğer bir kişi banyoda uzun süre kalırsa o kişiye bir cin aşık veya musallat olabilir. Cinlerle alay ederseniz size musallat olurlar. Cinler daha çok abdestsiz bilhassa cenabet dolaşanlara musallat olur, onları çarparlar. Akşam ezanından sonra banyo yapılırsa cin çarpabilir. Akşam ezanından sonra dışarı su dökülmez. Dökülürse cin çarpabilir. Akşam ezanından sonra mutfakta sıcak su dökülmez. Üzerine sıcak su dökülmesi cinlere zarar verdiği için cin çarpmasıyla sonuçlanabilir. Akşam ezanından sonra evin dışında taharet giderilmez. Giderilirse cin çarpabilir. İnsan idrarı cinleri felç eder. Cinin üzerine veya sofrasına idrar yapılırsa cin çarpar. İşemeden önce besmele çekilmez veya “Destur” denmezse cinlerin veya sofralarının üzerine işenebilir. Bu da cin çarpmasına yol açar. Görünmez oldukları için bilmeden cinlerin sofralarına basılırsa, basan kişinin ayak parmağı şişer. Cin Musallatı Belirtileri Bir kişinin sağ kulağına ezan okunduğunda o kişi bayılır, çığlık atar, titrer, ellerini gözlerine kapatır veya ağlarsa bu içine cin girdiği veya musallat olduğu anlamına gelir. Karşımızdaki kişinin insan kılığına girmiş bir cin olduğunu çok hızlı nefes alıp vermesinden ve ayaklarının ters olmasından anlayabiliriz. Kişi sürekli olarak Uykuya dalmakta zorluk çekiyorsaUyuduğunda sürekli korkunç rüyalar görüyorsaRüyasında; kedi, köpek, kurt, tilki, aslan, inek ve fare gibi hayvanları sıkça görüyorsa Rüyasında kendini kabirde, pis yerlerde, korkunç yollarda görüyorsaRüyasında sürekli garip insanlar görüyorsa mesela siyah, çok kısa veya uzun boylu insanlar… Gördüğü rüyalar; genellikle karanlık yada alaca karanlık ortamlarda geçiyorsaUykuda farkında olmadan sürekli dişlerini gıcırdatıyorsaUykusunda ağlıyor, gülüyor veya çığlık atıyorsaUykusunda sürekli yüksek bir yerden düşüyor gibi oluyorsaUyandığında kendini toplaması uzun sürüyor, yataktan bir türlü kalkamıyorsa O kişiye cin musallat olmuş olabilir. Cin ve Demon Çağırma Belirli ritüelleri gerçekleştirerek cin çağrılabilir. Cin çağırıldıktan onlara sorular sorulup, cevaplar alınabilir. Hüddam denilen cinci hocalar bazı cinleri hükümleri altına alıp insanlara musallat edebilirler. Cin çağırma törenlerine genellikle Müslüman olmayan cinler icabet eder. Cin çağıran kişilere çokça musallat olurlar. Müslüman cinler insanlara yardım ederler. Bazen insanları diğer cinlerden korumak için mücadele ederler. Özellikle yapılan cin çağırma ritüellerinin yanı sıra cinlerin isimlerinin anılmasının da ismin anıldığı yere cinlerin gelmesine neden olduğuna inanılır Üç Harfliler Yaygın bir Türk halk inanışına göre; eğer bir yerde cin kelimesi telaffuz edilir veya cinlerin adı anılırsa oraya cinler gelir. Bu durumdan kaçınmak için sıklıkla Türkçe’de üç harften oluşan cin sözcüğü yerine dolaylı anlatım amacıyla “üç harfliler” ifadesi kullanılır. Cinler ve Cinsel İlişki Rüyada sürekli diş çektirdiğini görmek, o esnada cinlerin rüyayı gören kişiyle cinsel ilişkiye girdikleri anlamına gelir. Rüyada sürekli merdiven inip çıkmak, cinlerin rüya gören kişiyle cinsel ilişki kurdukları anlamına gelir. Rüyada yüksek yerlerden düşmek; cinlerin, rüyayı gören kişiyle cinsel ilişki kurdukları anlamına gelir. Cinsel ilişki öncesinde besmele çekilmezse cinler eşlerimize ve çocuklarımıza ortak olur. Cinsel ilişki sırasında üzerimizde bir örtü olmazsa cinler ilişkiye dahil olarak o ilişkiden doğacak çocuğa ortak olurlar. Cinlerin dişilerine peri denir ve bazen erkeklere aşık olurlar. Periler insan erkeklere aşık olduklarında onlara çok güzel kadınlar şeklinde görünüp, baştan çıkarmaya çalışırlar. İnsanlarla cinsel beraberlik yaşayan perilerin insandan çocukları olabilir. Cin Mahkemeleri Bazen kendilerine zarar veren insanları kaçırıp cin mahkemelerinde yargılarlar. Bir rivayete göre Hz. Aişe validemiz bir gece cinler tarafından yatağından kaldırılarak yüksek bir mahkemenin huzuruna getirilir. Hz. Aişe validemiz sebebini sorunca “Sen cinlerden bir Müslüman katlettin. Bunun mahkemesi yapılacak.” denildi. O da “Ben nerede bir cin öldürdüm?” dediğinde ona cevap verildi “Sen Kuran okurken bizim Müslüman cin kardeşlerimizden birisi bir yılanın içine girerek seni dinlemeye geldi. Siz hanenizde o yılanı görünce öldürdünüz. Dolayısıyla içinde bulunan kardeşimiz de öldü. Bunun hesabı görülecek.” [5]Kurtubi, el-Camiu Liahkami’l-Kur’an, 16/214,215. Hadisenin sonunda barış ve anlaşma yapıldı. Olay tatlıya bağlandı.” Cin Düğünleri Cinlerin de insanlar gibi doğup büyüdükleri, kendi aralarında sosyalleştikleri ve öldüklerine inanılır. Bu bağlamda cinlerin kendi aralarında evlendikleri ve bunun sonucu olarak üreyip çoğaldıkları düşünülür. Cinlerin birden fazla evlilik yaptıkları rivayet edilir. Çeşitli rivayet ve hikayelerden anlaşıldığı kadarıyla cin düğünleri ıssız orman veya uzak tarlalarda gerçekleşir. Cin düğünleri insanlar tarafından doğrudan görülmezler. Bulunulan yerde kaynağı belirsiz ışık, davul ya da eğlence sesleri duyulması yoluyla orada bir cin düğünü yapılmakta olduğu düşünülür. Kısa sürerler. Okuduklarını nasıl buldun?
Cinler Gelecekten Haber Verir mi? 03/06/2019 Cinler Hakkında Bilgiler 1716 Okunma 0 Yorum Cinler Gelecekten Haber Verir mi? Gaybı Yüce Rabbimizden başka kimse bilemez. Gayb ilmi peygamberlere as dahi verilmemiştir. Dolayısıyla cinlerde cinler alemi gelecek hakkında bilgi sahibi değillerdir. Ancak Allah'ın bildirmesiyle bilebilirler, kendi cüzi iradeleri ile bu imkansızdır. Nitekim, Sebe Suresi 14. Ayette şöyle buyrulmaktadır. 'Böylece onun Süleyman'ın ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o yere yıkılıp düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet onlar gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp yaşayamazlardı.' Cinler Geçmişten Haber Verir mi? Kadı, Bedrüddin-i Şeblin'in Akam'ül Mercan isimli kitabı Arabi olup çok kıymetli bir eserdir. Bir yerinde diyor ki 'Cinden geçmiş, olmuş şeyleri öğrenmek caizdir. Gelecekte olacak şeyleri sormak caiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler. Geleceği bilemezler.' Cinlerin Gönderdikleri Haberlere İnanılır mı? Cinlerin çok büyük bir kısmı İblis'in emrinde oldukları için, İblis ise insanoğlunu öncelikle küfre, bunu başaramazsa büyük günahlara sürüklemek istediği için cinlerin söylediklerine inanılmaz. Özellikle suüfli cinler reenkarnasyon itikadını aşılamakla kişiyi İslam'ın temel akidelerinden koparıp haşir, neşir ve cennetle cehennemin inkarına götürürler. Nasıl İnsanların doğru ve yalan söyleyelenleri varsa, aynı şekilde cinlerinde değişik karakterde olanları vardır. Ama büyük bir kısmı süfli oldukları için, içlerinde doğruyu söyleyenleri ve takva ehli olanları çok azdır. Hatta büyük bir kısmı önceleri doğruyu söylemek suretiyle insanın güvenini kazanırlar, güven oluşturduktan sonra da yavaş yavaş o kişilerin inançlarını saptırmaya başlarlar. Cinlerin Gücünden İstifade Edilebilir mi? Cinlerin insanüstü güçlerinden istifade edilebileceğine dair Kur'an-ı Kerim'de işaret vardır. Nitekim, Hz. Süleyman as cinlerden cinler alemi istifade etmiş, onları asker olarak Neml Suresi 17. Ayet ve müşavir olarak Neml Suresi 38-39. Ayet kullanmıştır. Günümüzde ise cinlerden ileri boyutta olmamakla birlikte istifade etmek mümkündür. Hatta, bu çalışma devlet bazında bile yönetilmektedir. İnternational Herald Tribune'unu bir haberine göre Rusya, bu tür ruhsal olaylar için araştırma ödeneği olarak yıllık on iki milyon ruble gibi inanılmaz bir rakam ayırmıştır. İsrail Haber Alma Teşkilatı MOSSAD ise, yıllık beş buçuk milyon Amerikan Doları gibi bir meblağı bu faaliyetlerde harcadığını kendi internet sitesinde belirtmiştir. Kaynak Volkan Kemal Ergenekon
cinlerin gelecekten haber vermesi ile ilgili ayet